Geçtiğimiz yılın 9 Ağustos’unda İleri Haber ile bir röportaj yapmıştık. O zamanki gazeteci arkadaş yekten sordu; “Dolar daha ne kadar yükselir?” Ben de “dolar zaten çok yüksek ” yanıtını vermiştim. Röportaj yaptığımız gün 5.30 olan dolar, yayınlandığı gün 5.70 oldu. Ben çevremle paylaşana kadar 6.20’lere geliverdi. Tabi rezil olmuştum. O süreci hatırlarsanız ağustos ayında 7.20’leri gördü. Benim gibi zaten yüksek diyen bir iktisatçı da öngörüsüzlük madalyası alabilir. Ancak iktisat yazarken spekülatif bir beklenti sunmak doğru değil. Elbette ekonominin gidişatından bir yönelim çıkarırsınız ama önce var olanı teyit etmek gerekir. Dolar daha sonra çok artmış olabilir ama bu durum doların o anda yüksek olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Ama nedense doların çok artmasının hatta sürekli artmasını bekleyen bir eğilim var. Bir nevi iktidar politikalarının başarısızlığının teyidi olarak görülüyor. Haliyle biraz gerileyince de bu kez iktidar çevreleri zafer nidaları atıyor hani 10-15 olacaktı diye. Öncelikle zaten 15 lira olursa geçin o iktidarın ayakta kalmasını muhtemelen internet fiyatları 3 katına çıkacağı için bu uzun yazıları bile okumaktan vazgeçecektiniz. Yani 15 lira vs. zaten bir fantezi. Ancak iktidar çevrelerinin bu yüksek rakamları telaffuz edip var olan durumu bir başarı olarak nakletmesi de tersten bir komedi.
Neden o zaman dolar zaten yüksek demiştim.
Daha önceki yazılarda da bahsetmiştim. Küresel bir krizin gelişi 2015 yılı başlarında belli olmuştu. Amerikan Merkez Bankası’nın faizleri yükselteceği beklentisi egemen olmaya başladı. Bu gelişmekte olan ülkelere giden, kredilerin ucuzlamasına faizlerin düşmesine neden olan ülkeler için bir tehditti. Nitekim aşağıdaki grafiğe bakarsanız, sadece Türk Lirası (en üstteki mavi çizgi) değil diğer gelişmekte olan ülke para birimleri de dolar karşısında değer kaybetmeye başladı. Aslında Türk Lirası değer kaybetmesine rağmen benzer ülkelerle paralel bir seviyede değer kaybetmişti. Genel değer kaybı %10 ile %30 lar seviyesinde giderken, birden 2016 yılının ortalarından itibaren Türk Lirası’nın diğer para birimlerinden farklılaştığını, mavi çizgisi ile yukarıda tek başına kaldığını görüyoruz. Hatta 2017 yılı başından itibaren diğer para birimleri verdiği kayıpların bir kısmını geri almaya başlamışken Türk Lirası çok daha fazla değer kaybederek genel dünya eğiliminden farklılaşmaya başladı.
Grafik 2018 yılının başında bile doların türk Lirasına karşı değer artışının %60 olduğunu, bir ülke hariç diğer ülke değer kayıp ortalamalarının %10 civarında olduğunu göstermektedir.
Bu durum 2018 yılında daha da anlamsız bir duruma geldi. %125 oranında doların değer artışı yaşayan bir ülke parasının halini görünce haliyle ilk tepkiniz dolar zaten çok yüksek ki olur. 2015 yılı başında 2.32 olan dolar 2.5 yıl içerisinde 5,23 seviyesine gelmişti.
İşte yükseklikten kasıt bu. Uluslararası ekonomik dengeler politikalar doların değerini belirliyordu ama bizim para birimimiz tüm para birimlerinde ayrışarak bambaşka yerlere gelmişti. Özellikle 2016 ortasından itibaren kopuşun nedeni ne Papaz Brunson olayı ne de S-400 gibi bir durum değildi.
Peki ya gelecek?
Soruyu yeniden yanıtlayalım o zaman, dolar daha yükselir mi? Yanıtı basit doların şu anda 5.80’lerde durması iktidarın bir başarı öyküsü değildir ya da bir dengelenme süreci de değildir. Zaten çok yüksek olduğu için daha öteye gidememesidir. Şayet benzer ülkeler ile aynı eğilimleri gösterseydik doların bugün olması gereken rakamı 3.50 TL’dir. Yani 3.50 TL üzerindeki her kur yüksektir. Nitekim iflas aşamasına gelen Arjantin’in para birimi bile bu kadar değer kaybetmemiştir.
Peki biz neden farklılaştık? Bu sorunun yanıtları bu köşe yazısında zaman zaman verdim. Ancak özellikle 2016 ortasındaki kırılmayı hatırlatmak gerekiyor. Paranızın değer kaybedeceğini anlayacağınız zaman para politikalarını sıkılaştırırsınız, kredileri frenlersiniz bunun içinde faiz artırırsınız. Peki AKP ne yaptı başkanlık referandumu gibi seçimlerden çıkabilmek için devletin kredi garanti fonu ile kefalet verdiği tam 260 Milyar TL’lik kredi hacmi bir anda piyasaya salındı. Bu genişlemenin yarattığı %7 büyüme oranları ile zafer türküleri söylendi. Ancak bunun karşılığı hızla yükselen kur, kurun artırdığı enflasyon enflasyonun sürüklediği faiz artışları ve ekonomik kriz ile baş başa kaldık.
Yarın bir gün olur da dolar kuru 5’lere düşerse bu yazı aklınızda olsun ancak iktidarın kuru engelleyebilecek olması gereken 3.50’lere geri döndürmesinin artık imkânsız olduğunu söyleyebiliriz. Kuru 3.50’lere geri döndürebilecek kaynaklar şu anda boş otoyollar, köprüler ve havalimanları ile karşımızda durmaktadır.