“Bu akıllı politik zaferden dolayı size yürekten tebriklerimi gönderiyorum…”
Bu Fidel’in, Çipras’a gönderdiği mektuptan bir cümle…
Gerisini buraya not almıyorum, zira eyvah, eyvah…
Fidel de, neoliberalizmin batağında boğulmaya başlamış anlaşılan…
Oysa Syriza lideri, esasen bir restaratör ajan; yani ona, bu güzelleme dolu mektubu yazmak için ancak bu tarihi sapmaya düşmek gerekir…
***
Kendi kendime derin soluk alıyorum…
Vah Fidel’im; yoksa yaşının hayli kemale ermiş olması sorunlarını mı yaşıyorsun?
Veya bir bildiğin var da, bizim beyinlerimizin sol lobu mu bunu kavrayamıyor?
***
Komşu temerrüde düşmüş durumda…
Bizde havalar değişik…
Kimisi Avrupa’nın şımarık çocuğu saydığı Yunanistan’a “oh olsun” gözüyle bakıyor…
Tembel, eğlence ve işret hayatından başka bir şey düşünmeyen, aldığı kredi borçlarıyla zengin hayatı sürdüren Yunanistan’ın burnunun daha da sürtülmesini bekliyor…
Kimisi de, sonra lafı çevirse de, dar zamanda imdada yetişelim, borçları biz üstlenelim havasında…
***
Eee, ne olacak…
Kemerde sıkılacak başka delik kalmadıysa bile, Yunan ekonomisi, yeni düzenleme paketleriyle birlikte zapt-ı rapta alınmak durumunda…
Yani kreditörlere, verdikleri borcun tahsilât garantisinin tekrardan tesisi gerekiyor…
O yüzden patronlar bastırıyor; Merkel yeni demir leydi rolünü elinden bırakmıyor…
Zira Yunan borçları troykanın uhdesinde…
İşin hayli derin siyasi ve teknik yönü (*) varsa da, ayrıntısı bu yazıyı aşar…
Ne ki AB, kapitalist emperyalizmin merkezlerinden birisi. Sistemin kuralları sistemin aparatçıklarını da aynı biçimde kavrıyor. O nedenle Yunanistan sıkıştırıldıkça sıkıştırılıyor. Yoksa AB’nin iflasının ilanı gerekiyor…
İşte Çipras da, çaresizliğinin pençesinde, “kırk katır, kırk satır hesabı” halka referandum çağrısı yapıyor ve kemer sıkma politikasına Yunan halkı “Oxi” yani “hayır” diyor…
Ve Fidel, Çipras’ı zaferinden dolayı kutluyor…
Sıraya İspanya ve Portekiz’in emekçi kesimleri, örgütleri de giriyor…
Portekiz Komünist Partisi, yaklaşan ilk seçim hesabına bir “Yurtsever Cephe” yazıyor…
Yani emperyalizm ayısı ile yatağa girmiş Avrupa ülkelerinde, halk sınıflarını örgütleme ve mücadele ihtiyacı giderek daha yükseliyor…
Öyleyse her öne gelene burun kıvırma yerine, biraz daha düşünme gereğini hayat hepimize daha bir dayatıyor…
Ve kuşkusuz ki, Fidel bunları, damarlarında dolaşan bütün kanı kadar iyi biliyor…
Yoksa bunamadan değildir…
***
Hadi durumdan vazife çıkaralım…
İyi ki de Haziran Direnişi var ve olmuş oldu…
Ve iyi ki de Direniş, dişlilerinde sorunlar olsa bile, bir Harekete tahvil olmuş oldu…
Ne ki geminin seren direğine çıkmalıyız ve ufka dikkatle bakmalıyız…
***
7 Hazirandaki seçimin üstünden bir ay geçti; küsuratı bile var…
Oysa AKP idareten olsa bile iktidar tahtında oturmaya devam ediyor…
Uzatmaların uzatması bile çoktan doldu. Oysa ve ancak şekli siyasi ayak sürümelerle muhtemeldir ki önümüzdeki hafta başında Davutoğlu hazretleri hükümeti kurmakla görevlendirilecek…
Yani RTE, AKP iktidarı için elindeki bütün imkânları kullanmaya çalışıyor…
***
Havaya bakılırsa, koalisyondan ziyade, bir erken seçim rüzgârı hayli kuvvetli bir esinti olarak ortaya çıkıyor…
MHP, bana ana muhalefet görevi verildi söylemiyle yan çizme görüntüsünü güçlendirmeye çalışıyor… Meclis Başkanlığı işi gibi yeni bir manipülasyon bulacaklarından ise bir kuşku da bulunmuyor…
CHP ve HDP konuşma sırasının kendilerine gelmesini bekliyor…
Kısacası yazın rehaveti dâhil her şey ve herkes adeta beklemede…
RTE, tek belirleyici olmanın keyfini sürdürüyor…
***
Hükümet kurma görevini vermeden sonra 45 gün süre var…
Olmuyorsa, Meclis fesih edilecek ve erken seçime gidilecek.
Yani iyi hesap, bu karar alınacaksa, Eylül’ün sonuna kadar deftere bir vakit yazılır.
Sonrası geçici ve tüm partilerin katıldığı bir seçim hükümeti kurulur ve yasal düzenleme neyi icap ettiriyorsa takvim işlemeye başlar. Buna da Kasım dersek geç sonbaharda muhtemeldir ki bir seçim var…
***
Seçim öncesi, “8 Haziran, mücadeleye devam”, demiştik…
Tamam da, üzerinden bir ay geçeli bir zaman doldu, henüz değerlendirme toplantılarına bile başlayamadık…
Ya bir de, seçim gündemi yeniden ortaya düşerse,
Ya bir de, ülkenin emek gündemi orta yerde sürünüp dururken…
Ya bir de, haksız, mesnetsiz bir Suriye savaşı memleketin başına tebelleş edilmeye çalışılırken…
Ya bir de, kazanılan zamanla, AKP iktidarının bütün bürokratik ve teknik günahları dosyalar olarak yok edilip dururken…
Ya bir de, Cumhurun Reisinin Cuma selamlığında imamlık yapıp yapmama meselesi, memleketin en ince mevzusu haline getirilirken…
Ya bir de, Sarraf'ın kaçak yalısına neredeyse af, halkın gözü dâhil bütün bedenine dalga geçer gibi duhul ettirilirken…
Ya bir de, oruç zıvanasıyla, Çinli diye gözü çekik her dünya vatandaşına, memleket dâhilinde cihat ilan edilmişken…
Ya bir de, “yetmez ama bütün MEB mektepleri imam hatip olmalı evet” diye okulların İslami tedrisata oturtulmasına gaz verilirken…
Ya bir de…
Neyi bekleme nöbetine girilmiştir…
***
Söz gelimi, RTE hem erken seçim çaresizliğinden ve hem de AKP oylarının yüzde otuz beşe gerilemesi tehlikesinden fena halde ürkmektedir şayiaları ortalıkta dolanırken, memleketin çağdaşlık ve aydınlanmaya en umutlu yüzü Haziran Direnişi ortaya yeni bir programatik çıkış koymalıdır…
Yoksa ve bu defa da, AKP karşıtı ortada kim varsa oylar o tarafa, öyle kolayca karar alınacak bir durum değildir…
Siyasette seçenek yaratmak, biricik olmasa bile, düz mantıkla kendinizi var etmenin yoludur. Yani Haziran Hareketi kendi seçeneğini ortaya koymak ve Direnişin rüzgârıyla yelkenini dolduranların karşısına ve onlarla beraber ortaya bir an önce çıkmak durumundadır…
Haziran bu ülkenin geleceğidir…
Öyleyse bir nebze, kendimize iğne batırmanın faydası bile olabilir…
(*) Meraklısına üç kaynak:
Korkut Boratav: Yunanistan referandumu üzerine
Taner Timur: Yunan Krizi, Demokrasi ve Sermaye Despotizmi
Vedat Özdan: 20 soruda Yunanistan sorunu, referandum ve olası sonuçları