Gri alan

Bugün Türkiye’de sosyalist öbeklerin birbirlerinden hangi noktalarda ayrıldıkları konusunda söylenenler var.  Bunları söyleyenlerin çoğunluğunu halen herhangi bir “siyasetle” bağı bulunmayanların oluşturması ise ilginç bir durum sayılmalı.

Günümüzde, örneğin (A) siyasetinin sözcüleri, (B); (C) ve diğer siyasetlere göre farklı yanlarını kendileri pek açıktan dillendirmiyor. Bunu genellikle “dışardan” başkaları yapıyor: “(A) siyaseti Kürt hareketine şöyle yaklaşıyor, (B) siyaseti ulusalcılara görece yakın dururken (C) siyaseti tamamen demokrasiye odaklanmış durumda…”

Oysa geçmişte sosyalist “siyasetler” birbirlerine ad da vererek bodoslama dalarlardı. Bugünkü durumun ne ölçüde sosyalist öbeklerin geçmişe göre olgunlaşıp birbirleriyle fazla polemiğe girmeme hassasiyetleriyle, ne ölçüde birtakım klişe etiketler dışında söyleyecek söz bulamamalarıyla açıklanabileceği ayrı bir tartışma konusu. 

Güncel polemiklerin, şu ya da bu meselede alınan tutumun vb. dışında konunun daha temel bir arka planı olduğu kanısındayız.

***

Herhangi bir uğraktaki sosyalist duruş, biri yukarıdan aşağıya diğeri ise aşağıdan yukarıya uzanan iki süreç sonucunda ortaya çıkar.

Yukarıdan (daha soyut olandan) başlayan süreç Marksizm’in temel doğrularından yola çıkar. Haluk Yurtsever İleri’deki son yazısında günümüz Türkiye’sinde yapılması gerekenleri özetlerken ekliyor: “Soruna sınıflar-devlet, sınıflar-siyaset açısından yaklaşmak gerekiyor.” Evet, “yukarıda” bunlar vardır. Buradan yola çıkıldığında, kendi iç ayrımlarıyla birlikte sınıflar-devlet ve sınıflar-siyaset ilişkilerinden oluşan bir ağa ulaşırız.

Bu, orada dursun.

Aşağıdan (daha somut ve güncel olandan) başlayan süreç ise günümüz Türkiye’sindeki gerçekliklerden yola çıkar. Türkiye’nin dünyayla ilişkileri, ekonomik kriz, Saray Rejimi’nin ve AKP’nin durumu, Kürt hareketi dâhil muhalefetin konumu ve yönelimleri vb.

Sonrası?

Sonrası, zurnanın zırt dediği yerdir. Ne yukarıdan başlayan süreç kendi rengiyle hiç kırılmadan en alta, somut ve güncel olana kadar uzanabilir, ne de aşağıdan, verili güncellikten başlayan süreç gene kendi rengiyle hiç kırılmadan kendini yukarıya, temel ilkelerle tam tamına örtüşeceği yere taşıyabilir.

Kısacası, iki süreç arasında süreklilik, kesintisizlik yoktur. Arada mutlaka bir gri alan olacaktır. Hep olmuştur.

Gri alanın iki süreci kalıcı biçimde birbirinden ayıran bir mutlaklık taşımamasını sağlamanın ise bir tek aracı vardır: Siyaset.

Marx, gri alanın temsil ettiği kesintiyi “etkisizleştirmede”, bu anlamda belirli bir sürekliliği sağlamada siyasetin işlevi üzerinde pek az durmuştur. Lenin’in bizce en büyük katkısı ise bu gri alanın üzerine yürümesi, “Ne yapalım, bahtımızda bir de böyle bir alan varmış” demeden siyasete iki süreç arasındaki geçişkenliği sağlayacak bir işlev tanımış olmasıdır.

***

Siyaset bu kadar kritik bir halka ise onun adına ne yapılırsa yapılsın meşru mu sayılması gerekir?

Elbette böyle değildir.

Örneğin, gri alanda yapılanlar “en yukarısının” yerleşik, oturmuş ilkelerini ve doğrularını göz ardı ediyorsa, kendini bu ilkelerin zorunlu kıldıklarından muaf sayıyorsa ortada gerçekten bir sorun vardır: Gri alan, güncelliğe ve yakın vadede olabileceklere kilitlenmiş öznelerin kendisini de grileştirmiş demektir.

Örneğin, yukarıdaki  “sınıflar-devlet, sınıflar-siyaset” ağının işaret ettiği doğrulara boş verilince bugünkü rejimin emperyalizme karşı dikildiği, “batıya” karşı radikal bir tercih değişikliğinin eşiğine geldiği gibi sonuçlara varılabilmektedir.

Yukarıya uzanamama durumudur. 

***

Yukarıdan aşağıya uzanamama durumları da vardır.

Böyle durumlarda “siyaset”, gri alanda fazlasıyla ürkek, çekinik ve tereddütlü davranmakta, küçük bir tehlike sinyalinde bile çareyi yeniden yukarıya, en temel ilkelere ve doğrulara dönmekte aramaktadır.

Oysa risksiz, özneyi kendini sınamaya zorlamayan, rahat bir gri alan olamaz.

Sosyalist mücadelenin “deneyimselci” yanı vardır ve bunun yaşanacağı yer de gri alandır. Bu alana girenlerin kendilerinin de grileşmesi ihtimali elbette vardır; ama böyledir diye hiç girmeyenlerin önünde iyisi kötüsü herhangi bir ihtimal bile yoktur.