Seçim bitti. Bu kez yüzü asık olan AKP cephesidir. Oysa seçimden yüzde kırk bir oy alarak birinci parti çıktılar. Ama bu birinciliğin kendileri açısından şimdilik bir Pirus zaferinden öte bir anlamı yok. Zira kaybettikleri ve dağılıp, buharlaşmaya başlayan bütünüyle kendi imparatorluklarıdır. Hemen pes etmeyeceklerdir. Kalıcı olmak için yeniden ve yeniden mücadele edeceklerdir. Ne ki dağılma ve buharlaşma başlamıştır. Geri dönüş tarihin diyalektiğine aykırıdır.
Bugün seçimin üzerinden dolu dolu bir 72 saat geçmiş durumda. Bir yandan seçim sonuçlarının kesinleştirilmesi bekleniyor ve bir yandan da ortaya çıkan durum, koalisyon tablosu da dâhil birçok yoruma konu olmuş bulunuyor.
Temcit pilavı sayılmazsa, ben de memleket manzarası olarak çektiğim kimi fotoğrafları aktarmak istiyorum.
1) Seçimin başlıca istatistikî sonuçları şudur: Seçime katılım oranı % 84,3 dür. Buna göre de, AKP % 40,8 ile 258, CHP % 25 ile 132, MHP % 16,3 ile 80 ve HDP % 13,1 ile 80 milletvekili çıkarmış görünmektedir. Yapılan çeşitli itirazlar olup, ufak tefek değişiklikler olsa bile, ana tablo değişmeyecek vaziyettedir.
2) Bu seçim açısından kritik öge, çok merkezli Kürt siyasetinin ilk defa olarak bağımsız adaylar yerine, bir parti olarak seçime girme kararlılığı göstermesi ve bu çerçevede % 10 barajını aşıp aşamayacağı meselesi olmuştur.
3) Yukarıdaki sonuçlara göre HDP seçimi aşamasaydı elde etmiş olduğu 80 milletvekilliği, seçimde barajı aşan üç parti arasında dağılacak ve bu dağılımdan AKP’ye 57; CHP’ye 12 ve MHP’ye 11 milletvekilliği düşecekti. Bu AKP’nin meclisten anayasa değişikliği için referandum kararı çıkartabilme kritik çoğunluğuna erişememekle birlikte, 315 milletvekilliği (ki % 49,9 çoğunluğa denk gelecek) ile tek başına iktidarına devam edeceğinin göstergesi olacaktı. Durum böyle olsaydı, acaba balkon konuşması nereden yapılırdı ve diktatörlüğün durdurulamaz yükselişinin boyutu nerelere tırmanırdı?
4) 2002 seçimlerinden bu yana ve özgül olarak da 2013 Haziranından bu yana, AKP karşıtı cepheyi oluşturan muhalefet bloğu, bu kritik eşiğin çok farkında olarak seçim düzlemine girmiştir.
5) Haziran halkı denebilecek bu bloğun içinde daha fazlası da olabilir; şunlar yer almış görüyordu. Sosyal demokratlar, milliyetçiler, Kemalist ulusalcılar, sol Kemalistler, sosyalist-komünist düzen dışı muhalefet, ötekileştirildiklerinden dolayı yeniden bu kanada iltihak etmeye çabalayan sol-liberal bir cenah, kendisini devrimci-demokrat olarak adlandıran kesim, feministler, çevreciler ve diğer farklı öbek ve inanç değerlerini temsil eden kesimler…
6) Bakıldığında beş benzemez bir renk cümbüşünün olduğunu söylemek hiç de ters olmayacaktır. Farklı saik ve düşünce-örgütlenme-eylem yapılarından gelen bu zengin sosyal alaşım, ayrıca etnisite ve inanç temelinde de kimi sınıflandırmalara konu edilebilir. Bunların içinde, başta gelen en siyasallaşmış somut kesimden birisini de Kürt Hareketi temsil etmiştir.
7) Haziran Halkı, Direniş sırasındaki örgütlenmesini örerken, asgari mücadele programı ve siyasal talebini “hükümet istifa” olarak tanımlamış ve öncülük, önderlik gibi herhangi siyasal mevzi ardına da girmeden kendisini bu seçime taşımıştır.
8) Direniş, “Birleşik Hareket” olarak asgari bir program ve hedefler manzumesi içinde bir araya geldiğinde, mücadele hattının en diri hedefi, AKP parti-devlet diktatoryasını önce frenlemek ve sonrasında gerileterek, ortadan kaldırmayı ve buradan bir emekçi cumhuriyetinin kurucu öznesi olmayı kendisine hedef kılmıştır.
9) Bu hedefe yürüme noktasında, BHH, seçimlere kendi gövdesiyle katılım için siyasi bir örgütlenme olanağı yaratamamıştır. Ne ki, “emek cumhuriyeti” kuruluşu için mücadeleyi, programatik yaklaşım haline getirmiş ve buna uygun olacak ilerici adaylara ve örgütlerine destek olunması kararını çıkartmıştır. Bu da seçim sürecindeki örgütsel davranış belirlenim hattını tayin etmiştir.
10) CHP tabanı, Haziran Halkının en geniş bloklarından birisi olarak seçimlerde bir yandan partisini desteklemiş ve bir yandan da parti siyasetinden bağımsız kritik bir tercihle (ki % 2-3 olduğu ifade edilen) HDP’nin barajı aşmasına destek vermiştir.
11) Sol-sosyalist BHH seçmen tabanındaki kimi kesimler de, oy tercihlerinde kısmen CHP’ye ve daha çok olarak da HDP’ye güç taşımış vaziyettedir.
12) HDP’nin çok renkli tabanının içinde, her türden ve boydan adaylar, kesimler, parti bayrağının altında birleştirilmiştir. Said-i Nursici tabandan gelenden başlayıp; AKP saflarında daha önceleri siyaset yapanından ya da, kendisini devrimci-demokrat veya sosyalist-komünist diye kodlayana kadar çeşitli görüntüler, bir kitle örgütlenmesi potasında harmanlanmaya çalışılmıştır. HDP siyasetinin içten belirleniminde, bu kesimlerin örgüt içi güçleri, ortalığa farklı salgılar saçmış olmakla birlikte, en somut yansıyanı “seni başkan yapmayacağız” belgisi olmuştur. Bu tutum, HDP dışı kesimler üzerinde de HDP’ye emanet ettikleri oyları bakımından bir etkileme boyutu oluşturmuştur.
13) Kuşkusuz HDP, sadece kendi kendisinin kılavuzu olmayıp, siyasi ve askeri farklı merkez nabızlarını da dinlemek; ya da asgari müştereklerde ittifak etmek zorunluluğu aşikâr olan bir parti örgütüdür. Kürt milliyetçiliği ekseni halen güçlü olmakla birlikte, bugün söylemde kendisini Türkiye partisi olmaya aday göstermektedir.
14) Perinçek’in Vatan partisine bakacak olursak, bu partinin gençlik tabanı, Haziran Direnişinin içinde olmuştur. Oysa parti ile BHH arasında ne Direniş günlerinin içinde ve ne de sonrasında herhangi bir temas ara yüzeyi olmamıştır. Vatan Partisi, seçim sürecinde AKP karşıtı cenahta yer almakla beraber, kendine içkin bir merkezi güç tesis etme ve ulusalcılık belirlenimi ile, ayrı olarak seçimlere katılmıştır.
15) Sosyalist-Komünist muhalefet içerisinden gelen ve BHH içinde de yer almasına karşın, seçim arifesinde BHH sürecinden izinli (?) ayrılan ve seçim tavrını partisel olarak seçime girme yönünde ifade eden Komünist Parti ve benzeri olarak HKP yine seçime bağımsız olarak katılan aktörler arasında yer almıştır.
16) Bu örgütlerden KP, seçim süreci içinde izledikleri politikayı değerlendirirken, aldıkları oyun nicelik temsiliyetinden çok nitelik değeriyle ölçülmesi gerektiğini ifade etmiştir. Ne ki, somutta Haziran Halkının siyasi tercihlerini etkileyebilecek bir potansiyellerinin ortaya çıkmadığı da anlaşılmaktadır.
17) Seçimin galibi, barajı geçmekle kalmayan ve baraj limitinin üç puan üstüne kadar kitleselliğini emanet oylarla beraber yukarı çeken, çekebilen HDP’dir ve Demirtaş’ın liderlik edebilme becerisidir.
18) CHP ortalama olarak, geçmiş seçimlere benzer konumunu korumuş ve tabanı itibariyle de verdiği emanet oylarla HDP’nin barajı geçmesinin en önemli destekçisi olmuştur. Kuşkusuz, bunun herhangi bir parti kararı veya siyaseten örgütlenmesiyle ilgisi yoktur. Kritik tercihi yapan CHP kitlesinin kendisi olmuş ve ülkenin diktatörlüğe daha fazla gömülmeme saiki ile ilginç toplumsal bir davranış sergilenmiş görünmektedir.
19) HDP’nin, dinci Kürt oylarından AKP’ye kaçan bölümünün önemli bir kısmını geri aldığı söylenebilir. Hatta bu oyların içinde MHP’den dahi sembolik de olsa taşınan kimi örnekler telaffuz edilmektedir. HDP, kendine içkin Kürt oyları bakımından yeniden bir konsolidasyon ve çekim alanı haline gelmiş görünmektedir.
20) MHP de, genel pozisyonunu koruyan ve AKP’ye ödünç verdiği oyları bu kez geriye toparlayan bir performans sergilemiş görünmektedir.
21) Sonuçta seçimden yaklaşık % 41 oyla birinci çıkan AKP, seçimin birincil kaybedeni olarak görünmektedir.
22) Sadece o değil, kendi adını, başkanlık rüyalarını ve tek adam siyasetinin tüm kibrini ve acımasızlığını temsil eden ve bunu adeta referanduma sunan RTE, öncelikle kaybetmiş durumdadır.
23) Çıkan tablo, AKP bakımından durdurulamayacak bir kan kaybını ve artık bir koalisyon zorunluluğunu göstermektedir.
24) Büyük burjuvazi bir yenileme ve dolayısıyla yeni bir istikrar dönemi için çağrı yapmış bulunmaktadır. Kuşkusuz sınıfsal bir tutumdur.
25) ABD ve AB, genel siyaset ve çıkarları açısından seçim sonuçlarını olumlamış görünmektedir.
26) An itibariyle, iç ve dış burjuvazinin seçim sonuçlarına gösterdikleri olumlu temkinli mesafe, kuşku yok ki bu kesimler tarafından yönetilecek ve yönlendirilecek her türlü sınıfsal manipülasyona açıktır. Soldan yükselecek bir toparlanma hamlesini karşılayacak ve dağıtabilecek politik yetenek ve olanaklarını bundan önce nasıl kullanıyorlarsa, bundan böyle de kullanmaya devam edeceklerdir.
27) Ortaya çıkan ve Türkiye’nin geleceğini şimdiden etkileyecek bu tabloda, bütün eksikliklerine karşın “Haziran Direnişinin” ne denli belirleyici olduğu ve olabileceği, bu seçimlerle bir kez daha somutlanmıştır. Kısaca, Haziran yoluna devam etmektedir. Başarıya ulaşması da, bu geleceğin kurucu öznesi olan BHH’nin, seçim sonuçlarını dikkate alan bir toplumsallaşma atılımını, sınıfsal öncülük ve ittifaklar üzerinden nasıl örme becerisi göstereceğine bağlı görünmektedir.
28) Durum özeti şimdilik bu kadardır. Burada telaffuz edilen veya edilmeyen her bir madde ile ilgili, daha ayrıntılı ve başka tezler de yazmak mümkündür.
Şimdilik bu tablodan üç noktayı okumak ve yeniden hatırlamak yaralı olabilir:
Haziran halkı, henüz kendini iktidara taşıyacak özgül örgütlenmesinin inşası aşamasında olduğunun bilincindedir. Bu bilinçle de, seçimlerde elini kolunu sallayarak yoluna devam etmeyi isteyen bir diktatörlüğe geçit vermemiştir. Sonucu kendi ölümü olacak olan sürecin geri çevrilmesi adına, diktatörlüğün gemisinin engin denizlere fütursuz yelken açmasının önünde refleks olarak direnç göstermiş ve frene basmıştır. Şimdi sıra, AKP’nin Türkiye üzerinde tesise yeltendiği yeni rejimi hem geriletmeye ve sonrasında da emeğin iktidarını kurarak yok etmeye gelmiştir.
Haziran halkı, toplumsal kurtuluşa yol döşeyecek bir sol yapılanmanın önünde herhangi bir engel değil, kanal olduğunu ve bunun inşası için çalışma becerisi gösterilmesi talebini gündemine almıştır.
Haziran halkı, ortaya çıkan koalisyon tablosunda AKP’ye yer vermemekte ve bu türden güdümlendirmelerin karşısında da olacağını oy dağıtımlamasıyla çok net göstermiş bulunmaktadır.
Doğru okumayanın ileri vadede kaybedeceği bu konuya devam etmek üzere…