İrlanda’nın "Bizim Che"si!...
Bir Che anıtının Galway'de olması kapitalizmi yok etmeyecek; ama Kapitalistlerin bu niyete bile bu kadar tahammülsüz olmaları Che’den ve Che’ye inananlardan ne kadar çekindiklerinin önemli göstergesi olarak kalacak.
Ernesto Guavera de la Serna, 1928’de Arjantin’in Sante Fe eyaletinin liman şehri Rosario’da dünyaya gelir. Bütün dünyanın bildiği “Che” ismini ona, Küba çıkarması için 1955’te Meksika’da eğitim alırken silah arkadaşları verdi ve o da bu ismi çok sevdi. Söyle diyecekti, “Che, hayatimin en temel, en sevilen yanını temsil ediyor. Nasıl sevmem? Bir insanine isim ve soy ismi sıradan şeylerdir, kişisel ve önemsizdir. Aksine Che ismini duyar duymaz çok sevdim”
Doğduğu yer olan Rosario, gecikmeli de olsa, Che’nin kendi öz evladı olduğunu, binlerce “guervarista” tarafından bağışlanan bronz anahtarlar ve heykeltraş Andres Zerneri tarafından yapılan dev bir bronz heykel ile, 80. doğum gününde, 14 Haziran 2008’de beyan etti.
Babasının adinin da Ernesto olmasından dolayı, yetişkinlik cağına kadar “Ernestito (Küçük Ernesto)”olarak amildi. 30 yılı aşkın bir sürenin ardından, Ernesto’nin en yakın arkadaşı ve gerilla komutanı Camilo Cienfuegos, Ernesto’nun ebeveynlerinin Küba Devrimi sonrası Havana’ya geldikleri sırada, Ernesto’ya Ernestito diye seslendiklerini duyunca kendisini tutamayıp kahkahalara boğulmuştu.
Baba tarafı olan Guevaralar, İspanyol ve Iranda toprak sahibi soylularken, Anne tarafı olan de la Sarnes’ler ise toprak sahibi İspanyol atalara dayanan soylulardı. Ernesto’nun ebeveynleri, kültürlü Arjantin burjuvazisinin üyeleriydiler ama aristokrat değillerdi, üstelik bu şekilde çağrıldıklarında çok şaşırırlardı. Ernesto’nun babası bir keresinde görkemli bir şekilde “asi ve vatansever” olan İrlandalı atalarının kanının oğlunun damarlarında aktığını söylemişti.
Ernesto gençlik yıllarında, ölümü hayatın sadece karanlık yüzü olarak gören ve ölümün belirsizliği ile barışmak gerektiğini savunan Alman şair Rilke’yi keşfetti, bu düşünceye aşık oldu. Ölümden korkmaması ve onu kaçınılmaz bir şey olarak görmesi davranışlarını şekillendirdi ve belki de düşmanları karşısında onu avantajlı durumda getirdi. Fidel, Che’nin devrimci mücadelenin sonuna kadar sağ kalmış olmasına şaşırıyordu.
Astım hastalığının, Che’nin karakteri üzerinde belirleyici olduğu söylenebilir. Uzun süreyi yatalak geçiren bir çocuk olarak, bu hastalıkla basa çıkmak üzere bazı teknikler geliştirdi. Hareketsiz olmak, Ernesto’ya düşünme şansı verecek, hayati sonsuza kadar değiştiği için yaşının ötesinde düşünecekti. Çocukların cesur kâşifler, kötü şöhretli korsanlar olmanın hayalini kurdukları dönemlerde, Ernestito ölümlülük ile tanıştı.
Che’nin İrlandalı atalarına dönersek; 2011’de İrlanda’nın batısındaki şehirlerinden biri olan Galway'de, Billy Cameron, Şehir Meclisi’ne güzel bir teklif getirmiş; ama, yerel bir teklifin uluslararası boyutlarını çok da hesap edememişti. Galway Şehir Meclisi üyesi, İşçi Partisi temsilcisi Billy, Che'yi, Arjantinli Marksist Devrim Liderini, İrlandalıların ağzıyla söylersek "Bizim Che"yi, onurlandırmak üzere Galway'e bir heykelinin yapılmasını önermiş. Öneriyle birlikte de ortalık karışmış.
Bu teklifin bir tarihsel dayanağı var tabii. Che, 1965'da Prag'dan Küba'ya dönerken, yakıt ikmali için Shannon Havalimanı'nda mola veriyor. Sis yüzünden uçak kalkamıyor ve burada konaklamak zorunda kalıyor. Kilkee'nin, Batı Clare tarafındaki bir pub'da geceliyor.
Camaron'a göre Che, İrlandalı destekçilerinin çağırdığı ismiyle, "Dr. Che Guevara Lynch", aslında bir "Galwegian". Lynch ve Blake topluluklarından geliyor, yani kökleri bu şehirden, babasının da dediği gibi İrlanda kanı taşıyor!.. İrlanda'nın bu bölümünde tarih boyunca yaşamış on dört farklı topluluktan yalnızca "Lynch"ler ve "Blake"ler, Galwey'i yönetmişler uzun yıllar boyunca. Patrick Lynch, 1700'lerin ortasında Arjantin'e göç ediyor ve Buenos Aires'e yerleşiyor. Billy'ye göre Che, İrlanda diasporasının, Arjantin’e göçen bu kanından gelmekte.
Che'nin büyük annesi Ana Isabel Lynch ve babası Ernesto Guevara Lynch, 1969'da verdikleri bir röportajda, "Oğlumun damarlarında İrlanda Gerillalarının kanı dolaşıyor." demişti. Camaron'a göre Che, tıpkı Kenya'da Mau Mau'nun yaptığı gibi, IRA Gerillalarının taktiklerini çalışmış olabilir.
2011'de Galway Şehir Meclisi’nde yapılan oylamada, Che için yapılacak anıt onaylanıyor. İrlanda'daki Küba ve Arjantin büyükelçileri de projeye yardımcı olacaklarını açıklıyorlar. Projeyi yapacak iki sanatçıdan biri, Jim FitzPatrick 1960'da, Che'nin yukarıda anlattığım kısa İrlanda konaklamasında, kaldığı pub-otelde, Che'ye İrlanda viskisi servisi yapan, o dönemin genç barmeni, FitzPatrick.
FitzPatrick, o gece Che ile arasında geçen konuşmayı şöyle aktarıyor. Che sohbet sırasında, atalarının Galway'deki Lynch'lerden geldiğini ve İngiliz İmparatorluğunu yerinden oynatan İrlandalı Devrimci Gerillaları her zaman hayranlıkla takip ettiğini söylemiş.
Anıt projesinin planları hazırlanıp, gazetelerde detaylar gözükmeye başladığında, Florida'nın Cumhuriyetçi Senatörlerinden ve ABD senatosunun Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Ileana Roslehtinen, İrlanda’ya projeyi eleştiren mektuplar göndermeye başlamış; Che'nin seri katil ve insan hakları ihlalcisi olduğunu ileri sürmüş. Hatırlayalım, Che 1967'de, Bolivya'da, 39 yaşında, CIA destekli Bolivya güçleri tarafından öldürüldü.
Projeye gelen eleştiriler bununla da kalmamış. Yale Üniversitesi profesörlerinden, Küba-İrlanda kökenli Carlos Eire de bir mektup yazmış ve bu "canavarca" projenin doğru olmadığını, eğer Che heykelinin yanında Oliver Cromwell anıtı da yapılırsa projenin adil olacağını söylemiş. Cromwell, İrlanda'da soykırımlar yapan bir İngiliz politik ve askeri figür. İrlandalılar tarafından pek iyi duygularla hatırlandığı söylenemez. Yale Profesörü, Che ile bir soykırımcıyı bir tutuyor!!!
Heykeli yapacak sanatçı FitzPatrick, "Irish Times" gazetesine, İrlandalıların Che gibi bir figürleri olmamasından üzüntü duymaları gerektiğini, soyguncu bankacılar ve politikacılara karşı adaleti ancak Che gibi davranırlarsa sağlayabileceklerini söyleyen sıkı bir röportaj veriyor.
Bu röportaja karşı yanıt yine okyanusun ötesinden, Cumhuriyetçi senatörden gelmiş. Ileana bu defa Che'nin "kana susamış, sadist bir katil olduğunu" anlatan bir sürü demeç göndermiş İrlanda'ya doğru.
Galway meclisinin kararına karşılık ülke içi ve okyanusun öbür kıyısı ile oluşan bu demeç trafiği, Meclis üyelerinin bazılarının geri adım atmasına sebep olmuş. Meclis üyelerine bir konuşma yapan Billy, "Ilena ve çılgın Cumhuriyetçi arkadaşlarının, Miami-Küba çetelerinin eşliğinde, Galway politikalarına yön veremeyeceklerini" anlatmaya çalışmış.
Bütün bu olanlara rağmen, Che'nin İrlandalı kökleri ve Galway ile olan bağlantısının daha çok duyulmasının bile başlı başına bir başarı olduğunu söylemekten geri kalmıyor Billy.
Yerel bir iş adamı olan Declan Ganley, bu heykel planının "dünya çapında Galway'in itibarını zedeleme" potansiyeline sahip bir girişim olduğunu söylerken, projenin rafa kaldırılması çağrısında bulunan ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Başkanı Ileana Ros-Lehtinen ve Miami Kongre Üyesi David Rivera tarafından gelen baskılarla Galway Belediye Başkanı, Hildegarde Naughton'da desteğini geri çekiyor, heykel yapılamıyor.
Che ve temsil ettiği enternasyonalist, dayanışmacı, devrimci değerler günümüzde hala o kadar geçerli ki, dünyanın bu küçücük şehrinde bir Che anıtının dikilme teşebbüsü dahi, taa Florida'dan dikkatleri çekip saldırıya maruz kalabiliyor. Bir Che anıtının Galway'de olması kapitalizmi yok etmeyecek; ama Kapitalistlerin bu niyete bile bu kadar tahammülsüz olmaları Che’den ve Che’ye inananlardan ne kadar çekindiklerinin önemli göstergesi olarak kalacak.
1960’lar trajik bir şekilde, kahraman, ileri görüşlü ama katledilen devrimcilerle dolup taşıyordu ve Che Guevara haklı olarak onların arasındaki yerini hak ediyor. Eski CIA ajanı Philip Burnett Franklin Agee bir keresinde Guevara hakkında şöyle demişti: "CIA tarafından Che Guevara'dan daha fazla korkulan kimse yoktu, çünkü o, siyasi baskıya karşı mücadeleyi yönlendirmek için gerekli kapasiteye, cesarete ve karizmaya sahipti”
9 Ekim 1967'de Che'yi vurdular ama öldüremediler!
Anısına saygıyla.