İttifak, cephe, blok, vb. üzerine

Dünyamızın bugünkü durumu ve koşulları, sosyalist solun yükselmesinin, adına ne denirse densin (birlik, blok, cephe, ittifak, koalisyon, pakt, platform, vb.) başkalarıyla birlikte yürüyeceği yola ve alacağı mesafeye bağlı olduğuna işaret ediyor.

İlgili literatüre baktığımızda, alfabetik sırayla, birlik, blok, cephe, ittifak, koalisyon, pakt, platform gibi tanımlar görüyoruz. Bunlara “masa” da eklenebilir. Bugün Türkiye’de HDP, bazı sosyalist partiler ve oluşumlar tarafından temsil edilen birlikteliğe şimdilik “masa” (7’li) deniyor. 

Türkiye’nin çok partili siyasi tarihinde “cephe” sözcüğü ilk kez Demokrat Parti’nin 1950’lerdeki “Vatan Cephesi” girişimiyle birlikte kullanılıyor. Aslında ortada cephe falan olmadığından bunu geçersek, daha sonra 1970’li yılların “Milliyetçi Cephesi” ile karşılaşıyoruz.  Bugün ise ittifak terimi öne çıkmış durumda: Cumhur İttifakı aşağı, Millet İttifakı yukarı… 

Devam edersek, Kolombiya’da Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan birlikteliğe “Tarihsel Pakt Koalisyonu”, Fransa’da Mélenchon’un başını çektiği “birliğe” de NUPES (Yeni Ekolojik ve Sosyal Halk Birliği) deniyor.

Yukarıda sıralanan terimlerin istisnasız her birinin kendisi diğerlerinden ayıran net özelliklere sahip olduğunu söylemek zorlama olur. Bununla birlikte, sol hareketin artık biraz gerilerde kalan tarihine baktığımızda bu terimlerden en azından bazıları arasında önemli ayrımlar olduğunu söylemek mümkün görünüyor.

Hemen ekleyelim: Bunların yerleşik ve herkes tarafından kabul edilen ayrımlar olduğu iddiasında değiliz.

***

Terimlerden ittifak ve cephenin, hem saldırı/savunma diyalektiğine hem de genişlik ve esneklik gibi özelliklere göre birbirinden farklılaştığı görülüyor.

İttifakla başlayacak olursak, örneğin 1917 öncesi Rusya’daki işçi-köylü ittifakı bir saldırı ve iktidar stratejisinin parçasıdır.  Daha sonra, Avrupa ağırlıklı olmak üzere birleşik cephe ve halk cephesi terimleri gündeme gelmiştir. Bu cephelerle birlikte ittifak terimindeki saldırı ve iktidar perspektifinin, büsbütün ortadan kaybolmasa bile, savunma ve karşı direnç hattına göre geri plana düştüğünü görüyoruz.

Bir ek daha: Birleşik cephe (united front) özellikle işçi-emekçi kesimlere odaklanan göreli bir “darlık” taşırken, halk cephesi (popular front) ilkine göre daha geniş kapsamlıdır ve daha esnek özellikler taşımaktadır.  

Kısacası, dünya ölçeğinde bakıldığında sol dalganın önce 20. yüzyılın ilk iki on yılında kabarmasını, ardından durulmasını ve sonra da özellikle faşizmin yükselmesiyle savunma mevzilerine geçmesini, ittifak - birleşik cephe - halk cephesi kronolojisiyle birlikte okuyabiliriz. 

“Tarihçe” bu kadar…

***

Günümüze, Türkiye’ye gelirsek…

Üzerinde duracağımız konu, cumhur ve millet ittifaklarının dışında kalan “7’li masa”dır. 

Görebildiğimiz kadarıyla, ülkenin bugünkü durumuna 7’li masadan bakıldığında maksimalizm/minimalizm, saldırı/savunu ve darlık/genişlik gibi klasik ayrımlara daha rahat yaklaşılmasını sağlayacak imkanlar vardır ve bu imkanlar Türkiye’nin halihazırdaki nesnel durumundan kaynaklanmaktadır. 

Pek çok yönüyle dünyadaki genel eğilimlere paralel olarak son 20 yıllık AKP iktidarı Türkiye’yi özellikle demokrasi, özgürlükler, kamuculuk ve emeğin hakları/çıkarları gibi başlıklarda öyle bir noktaya getirmiştir ki bu başlıklarda “minimal” görünen “radikale” yaklaşmakta, “savunu” hattı karşı taraf açısından düpedüz “saldırı” anlamını taşımakta ve “fazla geniş olmasın” hassasiyeti taşıyanlar “biz de varız” demeye hazır görünen kesimler karşısında “genişliğe” zorlanmaktadır…

Burada kuşkusuz 7’li masadaki tarafların iyi niyetlerinin dışında, hakkının ne kadar verilebileceği ayrıca tartışılabilecek bir nesnellikten söz ediyoruz. Tekrar edersek diyoruz ki, demokrasi, özgürlükler, kamuculuk ve emek gibi başlıklarda Türkiye’nin bugün geldiği nokta “6’lı masanın” bileşenlerini bile bazı konularda kendini aşmaya zorluyorsa, 7’li masanın bundan daha ötesini önermesinde “maksimalist” hiçbir yan olmayacaktır.

***

Son bir not daha:

Dünyamızın bugünkü durumu ve koşulları, sosyalist solun yükselmesinin, adına ne denirse densin (birlik, blok, cephe, ittifak, koalisyon, pakt, platform, vb.) başkalarıyla birlikte yürüyeceği yola ve alacağı mesafeye bağlı olduğuna işaret ediyor.

En azından, bugün ve görünür gelecek için böyle…