John Lennon sadece 'imagine' demişti!

Türkiye’de 1960’lardan bu yana sosyalist örgütler hep olmuştur. 1960 öncesine gitmememizin nedeni, “örgüt” sözcüğünün çoğul kullanımıyla ilgilidir.

Sonra, gene 1960’lardan bu yana sosyalist örgütlerin hitap ettikleri kesimler olmuştur. Burada kastettiğimiz, işçi, aydın, öğrenci olsun, mevcut sosyalist örgütleri kendi sosyalizm anlayışlarıyla izleyip değerlendiren, kimini yakın kimini uzak bulan kesimlerdir.

Sosyalizmin etkili olduğunu söyleyebileceğimiz 60’lı ve 70’li yıllarda, sosyalist örgütlerin hitap ettikleri kesimlerde, aralarındaki farklılıklara rağmen önemli ortaklıklar da vardı.

Birincisi: Herkes, sosyalizme giden yolda belirli süreçlerden geçilebileceğini, bu süreçlerin kimi ittifakları gerektirebileceğini kabul ediyordu. İkincisi:  1908’den 1960’a kadar uzanan dönem, tarihsel-sınıfsal açıdan belirli bir yere oturtuluyor, bu dönem reddiye merceğinden değil aşma merceğinden değerlendiriliyordu. Üçüncüsü: Sosyalizmin ancak ileri (hem de epey ileri) evrelerinde, üstelik çok geniş ölçeklerde gündeme gelebilecek değerleri günümüzde bire bir arama gibi eğilimler neredeyse hiç yoktu…

***

Bugün sosyalizmin hitap ettiği kesimlerde bu ortaklıklardan söz edilebileceğini sanmıyoruz. Var olan sosyalist örgütlerin çoğunun bu ortaklıklarda bugün de buluştuğu söylenebilse bile hitap alanlarında durum hiç de böyle görünmemektedir.

Örneğin konu ittifaklardan açılsa, potansiyel müttefikler arasında mutlaka bir “faşiste” ya da “bölücüye” işaret edilecektir.

Bu ülkede sosyalizmin geri basmaması, aşarak ileri taşıması gereken kimi kazanımlardan söz ettiğinizde “Kemalist” ya da “faşist” ilan edilebilirsiniz. Bağımsızlık, kamuculuk, laiklik gibi kategoriler sanki ilk çağrışımları onlarmış gibi hemen otarşiyle, devlet kapitalizmiyle, pozitivizmle, Jakobenizmle, vb. ilişkilendirilecektir.

Sizden, ulus-devlet olgusunun ve sınırların fiilen ortadan kalktığı bir dünyadaymışız gibi düşünmeniz ve enternasyonalizmi böyle bir dünyada hiç olmazsa “hissetmeniz”   istenecektir. Örneğin, sığınmacılarınki dahil evrensel insan haklarının ancak ulus-devlet ölçeğindeki yasal düzenlemelerle hayata geçebileceği gerçeğini unutmanız beklenecektir.

***

Neden böyle oldu?

Bu soruya verilebilecek yanıtların hepsinde gerçekten açıklayıcı yanlar bulunabileceğini kabul etmekle birlikte burada kendi tespitimizi dile getirmek istiyoruz: Sosyalizmin dünyadaki ve Türkiye’deki gerileyişi, sosyalizmin politika alanında, politik araçlarla ve politik hedefler doğrultusunda gerçekleşebilecek bir hedef olduğunu büyük ölçüde unutturmuş, onu ütopik bir geleceğe ve ona atfedilen değerlere hapsetmiştir…

Başka türlü de söyleyebiliriz: John Lennon’ın “Imagine”ı (1971) zamanında solculara “güzel bir geleceği” düşündürürken (en fazla buyken) bugün neredeyse güncel bir “siyaset kılavuzu” olup çıkmıştır!

Oysa Lennon sadece “hayal et” demişti…

Sosyalistlerin, geleceğe ilişkin hayalleri, ütopyaları elbette olabilir; ancak bu ütopyalardan güncel siyaset için değerler ve yol gösterici ilkeler çıkarmaya çalışmak ancak apolitizm olur ki…

Bugün olan da budur.