Kahramanlar gene olacak, ama…

Ötesini, bundan sonra neler olabileceğini hiç kurcalamadan herkes teslim etmeli: Boğaziçi Direnişi başarılı olmuş, rektörü oraya getiren siyasal irade geri adım atmak zorunda kalmıştır.  

Yaklaşık 6 aylık direnişin bir başka yönüne bakalım: Bu direnişte özel olarak temayüz eden ve “kahramanlaşan” herhangi bir kişiden söz edilebilir mi?  Öyle görünmüyor; eğer varsa, bu direnişin “kahramanları” bir bakıma anonimdir: Öğrencilerdir, akademisyenlerdir, öğrencilerin velileridir, onlara desteğini hiç esirgemeyen diğer kuruluşlardır.

“Demek böyle de olabiliyormuş” mu diyeceğiz, yoksa “Bundan sonra ancak böyle olur” mu?

***

Okura çok ilgisiz görünebilir; ama benzer bir duruma son Euro 2020 maçlarında da tanık olduk. Danimarka, İngiltere, İspanya ve İtalya çeyrek finale kaldılar ve bu takımlardan İngiltere ile İtalya finali oynadı. Şimdi siz bu dört takımın başarısında sahadaki bir “kahramanın” imzasını bulabiliyor musunuz? Bu takımların maçlarında, oynadığı takımın taşıyıcısı denebilecek herhangi bir “süper star” gördünüz mü?  Gözleriniz sahalarda bir Sergen, bir Tümer, bir Alex, bir Hagi aradıysa görebildi mi?

“Demek böyle de olabiliyormuş” mu diyeceğiz, yoksa “Bundan sonra ancak böyle olur” mu?

***

Bu konu ve “zorlama” bulunabilecek paralellik aklımıza,  geçtiğimiz günlerde ölüm yıldönümü vesilesiyle hatırlatılan “Kamo”, asıl adıyla Simon Arşaki Ter-Petrosyan’dan geldi. Kendisi, “Stalin’in fedaisi” diye de bilinirdi ve özellikle 1907 yılında Bolşevikler tarafından düzenlenen Tiflis banka soygunuyla ünlenmişti.

Zamanının en sıra dışı, hatta “tuhaf” özelliklere sahip bir kahramanı olarak sivrilmişti. Lenin tarafından da tanınırdı. Ama, az önce “tuhaf” demekle yetindiğimiz, aslında hayli aşırı kimi yönleriyle yedeğe alındı ve 14 Temmuz 1922 tarihinde “esrarengiz” bir kaza sonucunda 40 yaşında yaşamını yitirdi.

O da bir tür “kahramandı”; ama zamanının, yaşadığı dönemin ve ülkenin bir kahramanı idi. Dünya, yaklaşık 200 yıl boyunca özellikle çelişkilerin birikip derinleştiği coğrafyalarda “en iyisinden” en “tuhafına” kadar pek çok kahraman çıkarmıştır.

20’li yaşlarımızın başındayken bizim kahramanımız da Che’nin anlattıklarından hareketle, Camilo Cienfuegos idi…

***

Buraya kadar söylenenler, “Kahramanlar dönemi artık kapandı” şeklinde anlaşılmamalıdır.

Söylemeye çalıştığımız şudur: Günümüz dünyası ve Türkiye’si, değişim ve dönüşüm açısından işin en başında “eski tarz” bireysel kahramanları değil bir kitleselliği, onun koşulları zorlayacak “anonimliğini” gerektirmektedir. “Kahraman” diyebileceğimiz insanlar elbette gene çıkacaktır; ama bu kez “fitili ateşleyenler” ya da “kıvılcımı çakanlar” olarak değil, bu anonimliğin içinden sivrilerek ve kendi özgün tarzlarıyla…

***

Öyle “yepyeni” bir duruma işaret ediyor değiliz.

“Kamo” tipolojisi dışında, kahraman denebilecek insanlar geçmişte de vardı. Bunlardan biri de bizde fazla bilinmeyen bir hekim, Norman Bethune’dir. Kanadalı bir komünist olan Bethune Çin’de Japon işgaline karşı mücadele döneminde Çin Komünist Partisi saflarında mesleğinin gereklerini büyük bir özveriyle yerine getirmiş, 1939 yılında “mesleğinin bir sonucu olarak” yaşamını yitirmiştir.

Mao tarafından kaleme alınan “Norman Bethune’nin Anısına” başlıklı metin 1960’lı yıllarda Çin’deki ilköğretim kurumlarında “zorunlu okuma parçalarından biri” olarak kullanılmıştır. Bethune, Çin’deki mücadelenin seyrini, yönünü elbette değiştirmemiş, ama kitlesel bir mücadelenin içinde özverisiyle sivrilmiş, böyle ve bu anlamda bir “kahraman” olmuştur.

***

Romantizm?

Avrupa’da, özellikle edebiyatta romantizm,  gelişen kapitalizmin gündelik yaşama getirdiği “çıkarcı”, “bencil” ve “maddiyatçı” ilişkilerle birlikte geçmişin bunlardan uzak sayılan “kahramanlıklarına” duyulan özlemi yansıtmıştır. Aynı temayı, Gonçarov’un Oblomov’unda da bulabiliriz. Ancak, 20. yüzyıl başlarıyla birlikte “kahramanlığın” bu kez büyük ölçüde komünist kimlik bağlamına yerleştiğini görüyoruz.   

“Devrimci romantizm” de devreye böyle girmiştir.       

“Devrimci romantizm” gene olsun; ama bu kez peşin kahraman arayışına yönelmeden, yeni kahramanların içinden çıkacağı kitleselliğe ve anonimliğe alan bırakarak…