Kim lan bu Yunus Başaran?

Şimdi tüm bunlara çözümler bulabilmek için Antalya'dan bir ses yükseliyor. Kısa bir süre önce herkes birbirine soruyordu: "Kim lan bu Yunus Başaran?" diye. Tip Antalya milletvekili adayı Yunus Başaran turizm emekçisinin sesi olacak.

Öznur Özkaya

Otelcilik dışarıdan göründüğü gibi prestijli, ışıltılı ve eğlenceli midir? Tüm dünyada seyahat taşımacılığının gelişmesi ile katlanarak büyüyen turizmdeki iş hacmi, birçok farklı sektör yatırımcısını da otelciliğe yönlendirdi; çek, senet gibi uzun vadeli yatırım araçları kullanan sektörler, nakit paranın döndüğü otelciliğe büyük ilgi gösterdi. Bağlı şirketlerinin nakit akışını finanse edebilecekleri ve kendilerine prestij katacak bir yatırım gözüyle bakmaları ise otelcilik sektörünün doğasında olan bazı dengelerin bozulmasına yol açtı. Maliyet bazlı yönetim anlayışı, sürdürülebilir işletme kültürlerinin oluşmamasına, hizmet odaklı olmayan, sektörün doğasına uzak otellerin çoğalmasına, hizmet sektörüne uygun olmayan kişilerin de otel çalışanı olmasına sebep oldu. 

Otelcilik, her daim en çok kârı maliyetinden kıstığı emekçisinden kazanmıştır. Otellerin çoğunun her şey dahil sisteme geçmesiyle birlikte, turistler kaldıkları otellerden çıkmayıp her şeyini oradan karşılar olmuşlardır. Bu da demektir ki, otel çalışanlarına daha fazla iş düşüyor. Sektörden gelen kâr patronlara düşerken, çalışanın payına da daha fazla mesai, daha düşük ücret, daha az boş zaman, daha az güvenceli çalışma düşüyor. Özellikle kurumsallaşmamış küçük işletmelerde kayıt dışı, sigortasız işçi çalıştırmak eskisi kadar olmasa da devam ediyor.

Dört mevsimi aynı anda yaşayabildiğimiz iklimimiz, denizlerimiz, dağlarımız, göllerimiz, termal kaynaklarımız, yaylalarımız, derelerimiz, tam olarak katledilmemiş hazinelerimiz var. Kültür ve medeniyetler mirası hususunda da dünyada parmakla gösterilebilecek birkaç şanslı ülkeden biriyiz. Ama otelcilik / turizm sektöründe emekçileri yılkı atları gibi çalıştırıyoruz. Patronlar; baharda yakaladıkları, bir önceki sonbaharda, besleme ve bakım külfetine katlanmamak için saldıkları atları, yılkı atlarını, yaz boyu çalıştırıp sonbaharda yeniden salıyorlar. Sağ ve sağlam kalanlarını sonraki ilkbaharda yeniden yakalıyor ve çalıştırmaya devam ediyorlar.

Sezon sonu iş akdi askıya alınan emekçiler, yeni sezona kadar başka bir işe maalesef başlayamıyorlar. Ya istifa edip ayrılmaları ya da yeni sezon başlayana kadar beklemeleri gerekiyor. Yıllık ücretli izin hakları sezonluk işçi statüsünde olduklarından dolayı yok, haftalık ücretli izin hakları keyfe kalmış. Ailesinden, özel hayatından, kendine ve gelişimine ayırması gereken zamandan ve verimli çalışabilme olanağından mahrum edilen emekçiler robot gibi çalışıyor ve bu sezon boyu devam ediyor. Yasal olarak ayda 90 saat, senede 270 saatten fazla mesai istenemeyeceği, sadece dava açan işçilerin karşısına mahkemede çıkıyor. İşçi yaptığı fazla mesainin ücretini mahkemeyle bile alamıyor.

Turizm, kadın istihdamının en yüksek olduğu sektörlerden birisidir. %40-50 civarında kadın işçi istihdam edildiğini söyleyebiliriz. Buna rağmen kadın işçilerin kadın olmaktan kaynaklanan sorunları yok sayılıyor, görmezden geliniyor. Hamile kaldıkları fark edilirse sezon sonu işten çıkartılıyor ve sezon başında işe çağırılmıyorlar. Yasal, ücretli doğum izinlerini, süt izinlerini, mazeret izinlerini kullanmaları fiilen engellenmiş oluyor. Kadın işçiler uzun ve yorucu çalışmalarda daha fazla zarar görüyorlar. Turizmde kadın işçilerin evlenmesi, hamile kalması, çocuk sahibi olması istenmeyen bir durum olarak karşımıza çıkıyor.

Aslında bütün bu yazdıklarımı son bir senenin tanıklıkları ışığında ve Nita Prose'un "Hizmetçi" adlı romanını okurken düşünmeye başladım. Kırmızı kadife halıları, altın yılanlı tırabzanları ve zümrüt yeşili koltuklarıyla Büyük Regency Otel’inde çalışan, içine kapanık, biraz saf, temizliğe takıntılı kat görevlisi Molly’nin hikayesi bana çözülmesi gereken bir cinayet örgüsünden ziyade otel çalışanlarının çözülmesi gereken sorunlarını anımsattı. Çünkü Molly; her sabah temiz üniformasını giymekten, arabasını minyatür sabunlar ve şişelerle doldurmaktan, yastıkları kabartmaktan büyük zevk alsa da emeğinin karşılığını tam anlamıyla alamıyor. Dahası temizlediği odalardan birinde bir ceset bulduğunda cinayet davasında baş şüpheliye dönüşüyor, kendini anlayamadığı bir yalanlar ağının içinde buluyor ve güvendiği & önemsediği müdürü bile Molly'ye şüpheyle yaklaşıyor.

Dünya ortalamasına göre bir kat temizlikçisi makul mesai saatleri içinde 12-14 standart oda temizlerken, bu Antalya'da ve genel olarak tatil otelciliğinde 30-35 odaya kadar çıkabiliyor. Yetiştirilemediğinde, mesaisi bitmiş de olsa, bitirmeden gidemeyeceği söylenerek, ücretsiz mesai devreye sokuluyor. Personel lojmanları, soyunma odaları, servis taşımacılığı da işletmenin görünen yüzüyle alakasız, orantısız ve sağlıksız olabiliyor. Şimdi tüm bunlara çözümler bulabilmek için Antalya'dan bir ses yükseliyor. Kısa bir süre önce herkes birbirine soruyordu: "Kim lan bu Yunus Başaran?" diye. Tip Antalya milletvekili adayı Yunus Başaran turizm emekçisinin sesi olacak. Ve Emre Bey'in yemek yemeyi bile unutarak günde 16 saat çalıştığı, Esra’nın üst üste üç gün çift mesai yaptığı, Gamze'nin serviste ayakta kaldığı zamanlar da geride kalacak. 

Künye:

Hizmetçi, Nita Prose, Çev: Oya Yalçın, Epsilon Yayınları, 2022.