Geçenlerde Merkez Bankası (MB) hükümete mektup yazdı. Yanlış anlaşılmasın bir uyarı mektubu falan değil kanun gereği görev icabı.
Aslında bu manav ekonomisi içerisinde böyle asaletli garip uygulamalar bir tuhaf.
Neydi uygulama? Merkez Bankası’nın ana görevi “fiyat istikrarını” korumak. Yani dolar satmak vs. değil, yani onu da fiyat istikrarını korumak için yapıyor.
Her sene MB hedef enflasyon oranı belirliyor. Tutmayınca da hükümete “özür dilerim tutturamadım ama niye tutturamadım bir sor lütfen” diye uzun uzun gerekçeleri yazıyor
Tabi biraz komedi. Sonuçta artık Merkez Bankası atama yoluyla memurların gelip gittiği bir yer. Yani Merkez Bankası bir şeyi başarıyor ya da başaramıyorsa bu iktidarın politikası. Ama işte böyle de asil uygulamalar kalmış kanunlarda.
Peki mektup ne diyor? Komik olan tarafı da o zaten, mektup aslında iktidarın ekonomi politikalarını bir üçüncü tekil kişi uygulamış gibi edilgen fille yazarak, “bundan şundan yapamadık” diyor. İyi de bu politikaları uygulayan kim? Kendi kendine mi dönüyor manav tezgâhı?
“Böylelikle, yurt içi talep kaynaklı hızlı büyümenin yol açtığı dış dengesizlikler, ülke risk primlerini yükseltmiş, döviz kurları ve rezervler üzerinde baskı oluşturmuştur”
“….Talep koşullarının güçlü seyrettiği gruplarda enflasyon baskıları artarken, kredi genişlemesiyle ekonomide sağlanan hızlı toparlanmanın rezervler, risk primi, dolarizasyon ve enflasyon beklentileri arasında oluşturduğu olumsuz döngü döviz kuru kanalıyla da enflasyondaki yükselişte önemli rol oynamıştır.”
Yani diyor ki; uygulanan kredi genişlemesi bizi mahvetti!
Eee kim genişletti bunu. Vahşi kapitalizmin batı sermayesi, herkese kredi verdi de bize komplo mu yaptı?
BDDK 2020 yılında kredi vermeyen bankaları öyle bir sopadan geçirdi ki birçok banka istemeye istemeye kredi dağıttı. Detayla boğmayalım bu sopayı iki türlü kullandı. Bir aktif rasyosu denen garip bir formülasyon. Kredi vermezseniz formül eksiye dönüyor. BDDK’da eksiye dönenin canının yakarım dedi. İkincisi ise özellikle büyük 7 bankaya kredi taleplerini geç sonlandırıyor diye dünya ceza yazdı.
Albayrak’ın bir videosu var. “Şimdi size sürprizi açıklıyorum buraya gelmeden banka yönetimleri ile de konuştuk, onlarda bizi coşkuyla destekledi (yani sopayı gördüler) konut faizlerini yüzde 0,79’a çekiyoruz “diyor salon alkıştan yıkılıyor.
Erdoğan’ın bir açıklaması var, “pandemiden tüm dünya ekonomik sıkıntı yaşarken biz yatırımcımıza ucuz kredi vermeyi becerdik” diye.
İşte o krediler bir yılda %45 arttı. 2019 yılında kredi borçlusu sayısı 18 milyonken 2020 yılında 25 milyona çıktı. 4 milyon kişi hayatında ilk defa kredi çekti. Sokaktan geçerken kredi almayanı içeri sokup dövdüler. Tabi pandemide yoksul kesimlerin bu kredilere bir ihtiyaçtan dolayı başvurduğunu söyleyebiliriz ancak bir kesim var ki özellikle zenginler ihtiyaçları olmasa da bolca bu kredileri aldılar. Sonra ne mi yaptılar? ucuz kredi devletten ister ev al ister dövize yatır. Yani iktidar insanlara ucuz TL dağıttı onlar da gidip döviz aldı. Sonra dövize talep arttı ve bildik hikayeler.
Bu arada oluşan istatistikler de ucuz konut fiyatlarının sadece enflasyon kadar değer kazanırken lüks konutların fiyatlarının %40-50 artığını gösteriyor. Yani devletin fonladığı ucuz krediden daha çok zenginler faydalanmış. Mis gibi kaynak aktarımı. Yani başta kamu bankaları %7 ile zenginlere kredi verdi. Şimdi o kaynağı yerine koyabilmek için %17 ile borçlanıyor. Şahane düzen.
Mektuba dönelim konuyu çok dağıtmadan. Bu asaletli mektup diyor ki,
“…döviz kuru etkileri ve uluslararası tarımsal emtia fiyatlarındaki yükseliş gıda fiyatlarındaki artışta etkili olmuştur”..
Haydaaa Albayrak dememiş miydi? Yahu dolarla mı maaş alıyorsunuz size ne kurdan. Meğer kur artışları fiyatları ve maliyetleri artırıyormuş. Yani biz TL maaş alanlar meğer TL harcarken kurla belirlenmiş ürünleri alıyor. Yahu hayatta niye pahalandı diye anlamsız sorular soruyormuşuz.
Mektup gıda fiyatlarına da kurdan etkilendi diyor. E marketlerde etiketleri ters düz edip kontrol eden zabıtalar konu mankeni mi şimdi. Kötü marketçiler yapmıyor mu? Zaten marketçilerin isimlerini saysalar yarısı AKP kurucusu çıkacak. Ama marketçilerde edilgin 3. sahış sanki BİM, A101, ŞOK İslami sermayenin değil gibi.
Hatta mektup biraz da üzgün bazı konularda. Diyor ki
“ABD doları cinsinden petrol fiyatları 2020 yılında bir önceki yıla göre yüzde 34 gerilemiştir. Böylece, Türk lirasındaki değer kaybına karşın enerji grubu enflasyonu yüzde 5,64 oranında gerçekleşmiş ve tüketici enflasyonuna sınırlı bir katkı yapmıştır.”
Yani dünyada pek olmayan bir şekilde enerji fiyatları (petrol) yüzde 34 geriledi ama işte değerlendiremedik. Yani bunca enflasyon artışı hep Türkiye’nin şikâyet edip durduğu “net enerji ithalatçısıyız biz ne yapalım” bahanesini de tersine yaşandığı bir dönemde olmuş. Sebep yine kur artışı. Dünyada %34 ucuzlayan şeyi bile %5 yükseğine alabildik.
Mektup aslında geçmiş ekonomi politikalarının nasıl rezil rüsva olduğunu gösteren bir metin ama bu asalet işte bunu gerektiriyor. Bu uygulamaların sorumlusuna “özür” yazıyorsun.
Bu mektup tabi ki ekonomi basınında yer falan bulmadı. Yandaş medya “özür kısmının gerekçelerini falan es geçti. “Merkez Bankası 2023 yılı için enflasyonu yüzde 5 hedefliyor” diye manşeti verdi.
Merkez Bankası, 2006 yılında kanununa eklenen 42 madde gereği hedefi tutturamazsa mektup yazma yükümlülüğünü yasasına koymuştu. Peki 2006 yılından bu yana kaç kez mektup yazdı dersiniz? 15!!! evet her sene yazmış özür mektubunu çünkü hiçbir zaman hedefi tutturamamış.
Peki bundan bize ne diyebiliriz, aralarında mektuplaşıyor işte gençler diyebiliriz. Ama işte 2006 yılından bu yana memur ve emekli maaş zamları bu hedeflere göre belirlendiği için pek de karışmadan duramıyor insan bu MB ve hükümet arasındaki aşk oyunlarına.
Misal geçen yıl yapılan iktidar ve memur sen arasındaki al gülüm ver gülüm toplu sözleşmede MB enflasyon 2021 yılı için hedefi %5 ama bizim gönlümüzden %6 koptu deniyor ve %3+%3 toplu sözleşme yapılıyor.
Yani önce düşük zam oranıyla maaş veriliyor sonra 6 ayda bir “ya pardon biz biraz fazla kastık hedefi sana enflasyon farkını vereyim” deyip fark arkadan geliyor.
Çalışanlara sadece enflasyon kadar zam vermenin, onları yıllar içinde nasıl yoksullaştırdığını daha önceki yazılarda da değinmiştim ama enflasyonlu maaşı bile geç verme nedeni ise Merkez Bankası'nın bu 15 yıldır tutmayan hedefi. Peki tutmayınca ne oluyor?
Evladım uzat oradan bir kâğıt, bir mektup yazalım. Ucunu da yaksak mı ne...