Metin ruhen yaşlanmadan aramızdan ayrıldı
Sanıyorum Metin’i farklı kılacak hususlardan biri “vakti zamanında kim ne demişti” gibisine kısır polemiklere kulak asmadan yeni sulara yelken açmasıydı. Küçük notlar gibi gözüken değinmeleri, bol miktarda özeleştiri de içererek eğitsel bir işlev görüyorlardı.
Metin ile elli küsur yıldır tanışırdık ancak hem mekânsal olarak hem de siyasal olarak yörüngelerimizin kesişmesi Birleşik Sosyalist Parti’de gerçekleşti. 12 Eylül girdabı geçmiş ama bıraktığı enkazın altında kalanların pek de küçümsenmeyecek ağırlıkta olduğu bir dönemde umudu yeniden yeşertmek için çok farklı geleneklerden gelenlerin (Sosyalist Birlik Partisi, Kurtuluş, Emek, Sosyalist Politika ve Yeniyol’un ve elbette kendilerini şu veya bu gruba ait görmeyenlerin), bir başka ifadeyle kaybolmuş kardeşlerin buluşması gibi bir şeydi BSP.
“Şimdi Sosyalizm Zamanıdır” diyordu afişimiz ama sosyalizmin de öyle itibarlı olduğu günlerde yaşamıyorduk.
Herkesin kendine göre geçmişten gelen hassasiyetleri ve elbette önyargıları da vardı. Bunları tokuşturmadan ilerlemek mümkün müydü? Tartışmada hem acımasız olmak hem de şefkati yitirmemek ama her şeyi masa başında halletmeden mücadeleye, geleceğe de pay bırakmak gerekiyordu.
Metin, Ankara’da olduğu için ancak merkezi toplantılara katılıyordu. Geldiğimiz yörüngeye, geleneğe göre değil yapılması gerekenlere göre bir tartışma adabı tutturmaya çalışırdık. Metin her zamanki gibi derli toplu bir konuşma yapıp etrafı gözlerdi. Fikirleri bir başkası için ne kadar ters gelirse gelsin üslubu kavgacı değil, aksine yol açıcıydı.
BSP’den ÖDP’ye tartışmalar, mücadeleler birçok deneyim gibi çıkarılacak dersler tükenmeden küllendi.
Yakın çalışma arkadaşlarının Metin’in siyasal hayatındaki evreleri değerlendirmelerine büyük bir pay bırakarak onun örneğin son on yıldaki çalışmalarına bir göz atmak gerek. Genellikle insan bir devrimci de olsa yaşlandıkça yeniliklere giderek kapanır, mesela yeni teorik tartışmaların içeriğini de önemini de algılamada zorluk çekebilir veya en basitinden ömrü boyunca yeni meselelerle cebelleşmekten usanır. Sanıyorum Metin’i farklı kılacak hususlardan biri “vakti zamanında kim ne demişti” gibisine kısır polemiklere kulak asmadan yeni sulara yelken açmasıydı. Küçük notlar gibi gözüken değinmeleri, bol miktarda özeleştiri de içererek eğitsel bir işlev görüyorlardı.
Belli ki onun “Metin Abiliği” gençler için bürokratik bir mertebe olmayıp samimiyetin ifadesiydi. Genç bir kuşak için bir anlam ifade etmek mütevazı bir devrimci için az şey değildir.