Seçim ve sosyalist inşa
Önümüzdeki seçimi sonraki toplumsal mücadeleler için bir kaldıraç haline getirmek için kitlelerle diyalog halinde sosyalist inşa öncelikli bir görevdir.
2019 yerel seçimlerinde şekillenen bir saflaşmayla genel seçimlere gidileceği artık kesinlik kazanmış bulunuyor. Millet İttifakı’nın plan ve program babında bir anti-Cumhur İttifakı’ndan öteye gitmediği söylenebilir. Örneğin yolsuzluklara bir set çekilmesi veya yeni bir düzenleme getirilmesi, neoliberal politikalara son verileceği anlamına gelmez. Her ne kadar Kılıçdaroğlu arada bir neoliberal politikaları eleştirmekteyse de masadan böyle bir ortak kararın çıkması hayatın olağan akışına karşıdır.
Bugüne kadar Türkiye’de sistem açısından koalisyon hükümetlerinin kimisi başarılı kimisi başarısız olmuş olabilir. Ancak merkez sağ ve merkez sol güçlerin birleştiği durumların, örneğin DYP-SHP koalisyonunun siyasal ve iktisadi bilançosunun bir felaket olduğu söylenebilir. Hatta 1999-2022 üçlü koalisyon hükümeti (DSP+ANAP+MHP) de buna eklenebilir.
Öte yandan devralınan yıkıntı mirasının çok muhtemel bir IMF davetiyesini kaçınılmaz kılabileceği de hesaba katılmalıdır. Dünya ekonomisinin stagflasyon veya resesyon arasında sıkıştığı şu koşullarda, amiyane tabirle beleş para sanılan dış borca müptela bir ekonominin eşitsizlik, işsizlik yaratan bir büyümeden yeni istihdam sahaları açan, alt sınıfların milli gelirdeki payını yükseltecek bir büyümeye geçmesinin özellikle mevcut sınıfsal güç ilişkileri içinde pek mümkün olmadığı görülecektir.
Altılı masa iktidarından, örneğin 2012’de Fransa’da başkan olan François Hollande’ın (ki hiç de solcu değildi hatta sosyalist partinin batmasının onun sayesinde olduğu söylenebilir) çıkardığı, -Gerard Depardieu’nün Rus vatandaşlığına geçmesine sebep olan- zenginlere yönelik vergi gibi bir hamle de beklenemez. Oysa gelir dağılımındaki bozulmayı gidermek için kapitalist sistem içinde bile yapılacak şeyler vardır. Ancak bunun için sendikal ve siyasal olarak emekçilerin, ezilenlerin zorlama becerisinin yüksek olması gerekir. Altılı masa beşli çeteyi karşısına almakta ve elverişli bir propagandif hedef olarak kullanmakta. Ancak bütün ekonomi politikası“beşli çete gidecek bütün dertler bitecek” makamına bağlanırsa, altılı masa bütün kredisini bir anda kaybetmese de“dar gelirlilerin” gündelik hayatında herhangi bir değişiklik olmayacağı gibi hayal kırıklığı otoriter çağrılara yol açabilir…
‘NE DİYE OY VERİYORLAR?’
Derin sosyolojik analizlerle seçmenin ayrıntılı bir tasnifine girişmek mümkün. Her bir ana öbeği bileşenlerine ayırarak bin tür seçmen öbeği bulmak mümkün. Kaç çeşit muhafazakâr var? Saymakla bitmez. Hele merkezdekiler... Toplumsal karşılığı toplamda oldukça düşük seyir eden sosyalistlerimiz de en azından bir şemsiye altında toplanmadığına göre tek bir kalemde ele alınamazlar. Özetle, ortalıkta üç ittifak görülse bile kırk parçadan da söz edilebilir. Zaten“seçmen”denen de aslında ideolojik, toplumsal vb. hususlardan arınmış zevatı muhteremden ibarettir.
Seçim deyince akla ilk gelen soru“ne diye oy veriyorlar?”Elbette fazla indirgemeci olmanın alemi yok ama AKP’ye oy verenler gibi diğerleri de esas olarak ceplerine bakarak oy veriyorlar. Diğer sorulara verilen yanıtlar ”kibarlıktan”. Yöneylem Araştırma’dan Derya Kömürcü şöyle diyor:
“Artık iktidarı desteklememelerinin nedeni, Erdoğan’ın ideolojisi, toplum tahayyülü, yönetim biçimi, tek adam rejimi, demokrasi açığı, adaletsizlik, hukuk devletindeki erozyon, eğitim ve sağlık sisteminin çökmesi, mafya-siyaset ilişkileri, yolsuzluk, adam kayırmacılık vb. değil” (6 Ağustos 2022 Duvar). Yani dünya görüşü açısından ortada bir sorun yok, AKP’den kopan ve altılı masayı sağdan besleyen kesim için. Hatta “belki insan hakları, demokrasi, hukuk devleti vb. değerler bağlamında Erdoğan’dan daha da geri bir noktadaki bir yeni liderin neferleri haline gelebilirler” dendiğine göre daha da beterine razı olabilirler, yol açabilirler. Dünyanın bu katar ufaldığı bir dönemde örneğin Filipinlerdeki yeni yönetimde diktatör Marcos’un ve Duterte’nin hayaletinin belirmesi şaka değil.
Genel olarak soldaki seçmenin kıymeti harbiyesi için başka kriterler kullanmak gerek. Örneğin genel olarak direnişlere katılım gibi. Veya kendisiyle sınırlı olmayan hak arayışlarını desteklemek gibi. Emek Çalışmaları Topluluğu’nun hazırladığı İşçi Sınıfı Eylemleri Raporu 2021, bize bir döküm veriyor. Kabaca önceki beş yıla bakarak 2021’de bir hareketlenme var. Bu hareketlenmenin saikleri konusunda kesin bir şey söylenemezse de bir önceki döneme bakarak “yeter” diyen işçilerde bir artış var. Bu “yeter” düzeyini şekillendiren ise açık biçimde yoksullaşma, işsizlik ve enflasyon. Örneğin İŞKUR’a kayıtlı işsiz sayısı Temmuz'da, geçen yılın aynı ayına göre %18.1 artarak 3.538.276 kişi oldu. 2022'nin Ocak-Temmuz döneminde açık iş sayısı ise %41.3 artışla 1.329.398 olarak belirlendi. Dar gelirlilerin temel ihtiyaçlarının enflasyonu bir yana resmi enflasyonun %80 olduğu bir ülkede asgari ücrete gelen zamla geçtiğimiz yılda bankaların kârların dört kat arttırdığı göz önüne alınırsa bu eylemlerin temel niteliğinin yeni mevziler elde etmek yerine eskiyi muhafaza etmek ve hatta bir tür artçı eylemler olduğu söylenebilir. Artçı eylemden kastettiğimiz kaybın azaltılması, yoksa bu enflasyonist ortamda kaybın telafisi çok büyük hamleler gerektirir. Artçı eylemin haleti ruhiyesi fetih duygusuyla bağdaşmaz. Ancak böylesi dönemlerde fetihden ziyade “ekmek”, yani günü idare etmek öne çıkar.
Bu bapta Millet İttifakı seçmeninin de örneğin sendikalaşmanın güçlenmesi, Kürtlerin özgürlük ve yurttaşlık taleplerinin karşılanması gibi politikalarla donandığını gösterir bir araştırma da yok. Elbette toplumsal ve demokratik hakların böylesine gerilediği bir dönemden sonra kısmi gelişmeler mümkündür. Bu gelişmelerin karakterini verecek olan da yine aşağıdan gelecek basınçtır.
Ancak temel mesele seçim vesilesiyle aşağıdakilerin seçmenlikten siyasal ve sosyal özneliğe yöneleceği kanalların açılmasıdır. Yalnızca sandıkta alınacak oylar önemli değildir, daha kalıcı olan emekçilerin, ezilenlerin seçmen olmaktan çıkıp kendi kaderlerini ellerine alacakları özneler olarak tarih sahnesine çıkmasıdır.
Önümüzdeki seçimi sonraki toplumsal mücadeleler için bir kaldıraç haline getirmek için kitlelerle diyalog halinde sosyalist inşa öncelikli bir görevdir.