Milliyetçilik zor zanaat

Günümüzde solculuğun bir türü hariç diğerleri kolay sayılır; “kolay” derken kastettiğimiz, işin pratiği değil “teorisi” ya da söylem yanıdır.

Örneğin solculuğu “ortodoks” Marksizm’le yaparsanız buna zaten burun kıvrılacak, “al hayrını gör” denecektir. Post-Marksizm’e yönelirseniz karşınızda rakipten ziyade sizi teşvik ve motive edecek çevreler bulursunuz: “Hadi, burada durma, ötesine de geç!” Solculuğunuza post-modernist bir çeşni katarsanız hiç sorun değildir; söylediklerinize “Bu da bir tür inşa işte” deyip sizi rahat bırakacaklardır…

Zor olanı, solculuğu özellikle anti-emperyalizm bağlamında milliyetçilikle buluşturmaktır.

Bu durumda karşınıza öyle rakipler çıkar ki…

Gerçekten zor zanaattır.

***

“Zor olduğunu nereden biliyorsun, yaptın mı?” diye sorarsanız… Biz yapmadık, ama kaynağımız son derece güvenilirdir.

Güvenilir kaynağımız Nihat Genç’tir.

Genç, Türkiye’deki milliyetçiliğin “Kurtlar Vadisi milliyetçiliği” başlığı altında topladığı altı çeşidini saymış. Bunlar, Mafyacı, Etnik, Menzilci, FETÖ’cü, Ümmetçi ve Gladyocu milliyetçilikler…

Genç’in bu rakip bolluğundan bunaldığı hayıflanmasından belli: “Türk milliyetçisiyim diyenler üzgünüz ve maalesef ne mafyatik kabadayılara ne CIA ajanlarına ne asalak şeyhlerle aralarına kalın bir çizgi çizemedi” diyor ve hemen ardından ekliyor: “Milliyetçilikle bir sorunumuz olmadığı halde milliyetçiliğin bu topraklardaki sosyolojisine bakarak kendimizi başka kavramlarla tanımlamak zorunda kaldık…

“Kendimize ısrarla 'vatansever' ve 'Cumhuriyetçi' dememizin sebebi budur.” (Kurtlar Vadisinden milliyetçilik öğrenen nesil, 19 Kasım 2020, https://www.veryansintv.com/kurtlar-vadisinden-milliyetcilik-ogrenen-nesil).

Gerçekten zor değil mi?

Allah kolaylık versin diyelim, ama sormadan da geçmeyelim: Belirli bir ideoloji nasıl olup da bu kadar “orta malı” olabiliyor?

Ya da sahiden “orta malı” mı oluyor?

***

Konuyu “etnik milliyetçiliğe” kadar taşımayalım; arada belirli sınır çizgileri olduğunu varsayarak ulus devlet milliyetçiliğinden söz edelim.

Görebildiğimiz kadarıyla günümüz dünyasında ve Türkiye’sinde böyle bir milliyetçiliğin solla, gerçek anlamda anti-emperyalist bir konumla eşleşmesi mümkün görünmemektedir. Bunun nedeni de milliyetçiliğin, solcuların gafleti yüzünden birtakım “yabancı” unsurların zimmetine geçmesi değildir. Milliyetçilik, Genç'in sıraladığı kategoriler dahil, bugün ait olması gereken yerdedir.

Bugünkü dünya kapitalist sistemi ve bunun bir uzantısı olan “küresel rekabet”, milliyetçiliği, geçmiş dönemlerdeki ulus devlet kuruluşu ve ulusal kurtuluş süreçlerinde bir bileşeni olabildiği “ileri” eklemlenmelerin büsbütün dışına taşımıştır. Önce tek bir ulusal pazar ve ulusal kimlik yaratılmasında, ardından sömürgeciliğin ve emperyalizmin boyunduruğundan kurtulmada ileriye dönük işlevleri olabilen milliyetçilik, bu özelliğini yaklaşık 30-40 yıldır tamamen yitirmiş durumdadır.

Kısacası, milliyetçiliğin, zamanında meşrutiyetle, İttihat ve Terakki’yle, cumhuriyetle, Mustafa Kemal’le, Yön’le, Doğan Avcıoğlu’yla, MDD’yle, vb. tutturabildiği “rezonansın” zemini eriyip yok olmuştur.

Bugün milliyetçilik, kurtlar sofrasında, yani küresel rekabette bir tür “mukayeseli avantaj” sağlayabilmek adına ulus devletlerin kendi ölçeklerinde emekçileri daha fazla ezip sömürmelerinin, bu rekabette “hızlı karar alma” adına demokrasiden geriye ne kalmışsa hepsini bypass etmelerinin, dönemlere özel düşmanlar yaratmalarının örtüsü olarak kullanılan bir ideolojidir.

Hani olmaz ya, Türkiye “Atlantik ekseninden” kopup başka tercihler yaparsa da yukarıdakiler açısından değişen bir şey olmayacaktır.

***

Ulus devlet milliyetçiliğini etnik milliyetçilikten ayıralım demiştik…

Ancak, ucunun diğer tarafa, yani sola kapalı, diğer tarafa, yani etnik milliyetçiliğe ise tamamen açık olduğu unutulmamalıdır.

Milliyetçilik, bugün ait olması gereken yerdedir.

Onu oradan çekip çıkarmak, zorun da zoru bir zanaat olsa gerekir…