Orta sınıf tartışmasında unutulan boyut: Orta burjuvazi
Gerek liberter sol gerekse de Marksist solun sınıfsal analizlerinde üzerinden atladığı orta burjuvaziye bir ara katman diyemeyiz. Onun hem sosyo-ekonomik açıdan, hem de ideolojik-politik anlamda burjuva sınıfının görece istikrarlı ana gövdesi olduğunu görmek gerekir.
Gezi davasında tutuklanan sevgili Mücella ve Can’a
Liberter solla sosyalistlerin ve liberter solun orta sınıf bahsinde çoğu zaman üzerinden atladığı aslında sınıf ilişkileri ve mücadelesinin pek çok safhasında önemli bir ağırlığa sahip bulunan bir sermaye fraksiyonu olan orta burjuvazi konusunu ele alacağım.
Orta sınıf“tartışmaları sırasında çoğunlukla üç sosyal grup; kendi hesabına çalışan küçük burjuvazi, kamusal ve sosyal yeniden üretime dönük işlerde çalışan memurlar, öğretmenler, doktorlar, sanatçı ve aydınlar ve gün geçtikçe daha güvencesiz, esnek ve ucuza çalışmak zorunda kalan eski tabirle “beyaz yakalılar” akla gelir. Bu üç küçük burjuva ara katmanla kesişim kümelerine sahip bulunmakla birlikte, büyük çoğunluğunun asıl gelir kaynağının mülk sahipliği olmasıyla müsemma bir sosyal grup daha var: Orta Burjuvazi. Gerek liberter sol gerekse de Marksist solun sınıfsal analizlerinde üzerinden atladığı orta burjuvaziye bir ara katman diyemeyiz. Onun hem sosyo-ekonomik açıdan, hem de ideolojik-politik anlamda burjuva sınıfının görece istikrarlı ana gövdesi olduğunu görmek gerekir.
Belki tekelci kapitalizm aşamasına dek, burjuva devrimlerinin çalkantıları içinde alt sınıfa düşmeleri kadar, sınıf ihaneti gösterip, devrimci bir anti-kapitalist siyasetin yanında saf tutmaları da mümkündü. Fakat bu çalkantılar durulup, tekelci sermayenin egemenliği gerçekleştikten sonra, ki buna Hannah Arendt “kapitalizmin gerçek anlamda cisimleştiği nokta” der, orta burjuvazi içinden birilerinin aşağı doğru sosyal mobilizasyonu da sınıf ihaneti göstermesi de seyrekleşmiştir. Oransal açıdan küçük burjuva ara katmanlardan daha küçük bir kesime tekabül etseler de pazar araştırmalarında “üst orta sınıf” diye çağrılan söz konusu burjuva fraksiyonu, kapitalist formasyonda küçük burjuva ara katmanlardan başlayarak yaşam tarzları-tüketim alışkanlıkları bakımından erişilmeye çalışılan bir konumu temsil eder.
ORTA BURJUVAZİYİ TARİFLEMEK
Peki kim bu orta burjuvazi? Türkiye toplumunda ne kadarlık bir yer kaplıyor? Biraz daha açacak olursak, orta burjuvazi aslında üretim araçlarına sahiplik ve üretim faktörlerini bir araya getirip meta üretmek anlamında kapitalist olmayan ya da fakat geçimini ücret gelirlerinden sağlamayıp, menkul-gayrimenkul biçimlerindeki servetinin (rant, faiz-döviz-altın-hisse senedi gibi finansal araçlar dolayımından) getirilerinden sağlayan geniş bir burjuva kesiminin ismi. Finansallaşmanın ve gayri menkul spekülasyonunun gerçek değerlerin en az 10 katı olduğu dünyada, orta burjuvaziyle büyük burjuvazi arasındaki sınırlar da değişiyor. 1990’larda dolar milyoneri olmak büyük burjuva olmak için yeterliyken, bugünün Türkiye’sinde büyük burjuvazi çıtasının en az 10 milyon dolara çekilmesi gerektiğini söyleyebiliriz.
Daha “ortodoks” bir tutumla, bu sınıf fraksiyonunu ayrı bir analitik kategori olarak ele almanın doğru olmadığını, bahsedilen sosyal gruba yalnızca burjuvazi denmesinin yeterli olacağını düşünecekler mutlaka çıkacağını da öngörebiliriz. Fakat burjuvazi dediğimizde kimi zaman büyük burjuvazi, bazen de birden fazla kuşakta kentli küçük burjuva ara katmanlarla karıştırıldığı için orta burjuvazinin açıklayıcılık bakımından daha doğru bir adlandırma olduğunu iddia ediyorum. Bu anlamda, büyük ve orta kapitalistlerle büyük toprak ve servet sahiplerini büyük burjuvazi/sermaye sayıp (önceki yazımızdaki hesapla yaklaşık 70 bin haneyi kapsar ki bu da 25 milyon hane içinde yüzde 1’i bile bulmaz), küçük kapitalistler (224 bin) ve gayri menkul gelirleriyle geçinenleri (3,5 milyon aileyi), finans kuruluşlarında 1 milyon TL’den fazla menkul kıymeti bulunan 511 bin kişiyi orta burjuvazi fraksiyonunda toplamak doğru gibi gözüküyor. Sıraladığımız üç grubun birbirleriyle kesişim kümeleri olduğunu da düşünürsek, orta burjuvazinin Türkiye’de hanelerin yaklaşık yüzde 15-16’lık bir kısmına tekabül ettiği söylenebilir.
ORTA BURJUVAZİ KENDİNİ SERVETİNİ GAYRİMENKULLEŞTİREREK KORUYOR
Günümüz Türkiye’sinde orta burjuvazinin gelirlerini ve sınıfsal konumlarını korumalarının yolu sahip oldukları menkul ve gayrimenkul servetlerinin değerini korumak ve döviz-altın kuruyla enflasyon karşısında fiyatlarının düşmesini önlemektir. Son yıllarda konut fiyatlarının artışında Türkiye kentlerinin istikrarlı biçimde dünyanın zirvesinde olmasının arkasındaki iki dinamikten biri budur. Diğeri gayrimenkul piyasasının uluslararasılaşmasıdır.
AKP’nin inşaata dayalı kalkınması yalnızca yandaş inşaat malzemesi firmalarına, müteahhitlere, konut kredisi veren bankalara, sigorta şirketlerine, emlakçılara değil, bir de bu gayrimenkul sahiplerine servet transferi anlamına gelmektedir. Örneğin 2008-2014 Arasında satılan 5 milyon 321 bin konutun, sadece 1 milyon 979 bini yeni ev sahibi olanlara satılmıştır. Geri kalanı mülk sahiplerinin servetlerini korumak için ucuz krediyle satın aldığı ve fiyatların spekülatif biçimde artmasına yol açan ek konutlardır. Yeni ev sahibi olanların sayısının dramatik biçimde düştüğü 2015-2021 arasında ise satılan konut sayısı 8 milyon 263 bine fırlamıştır. Yani, evlilik, yeni eve çıkma gibi faktörlerle kurulan yeni haneler için satılanın 6,74 katı rant için alınıp-satılmıştır. Aynı dönemde konut sahipliği oranı da yüzde 61,1’den, yüzde 57,8’e düşmüş, kiracıların oranında da 4 puanlık bir artış yaşanmıştır. Bu değişimin büyükşehirlerde çok daha dramatik olduğu tahmin edilebilir. Bunun sonucunda, İstanbul’da ortalama daire fiyatı 1 milyon 452 bin TL’ye çıkarken, bankaların verdiği ucuz konut kredilerini kullanmak evine çift maaş giren hane halkları için bile imkansız hale gelmiştir.
Orta burjuvazinin ana kitlesini oluşturan, mülk sahiplerinin servetlerini koruyup, büyütme amaçlı spekülatif fiyatlamalarından (daire inşaat maliyetinin 2 katına varan) kaynaklanan astronomik konut fiyatlarının kiralara yansıması neticesinde, son 1 yıldır yakıcı biçimde hissedilen bir barınma sorunu baş göstermiştir. Bunların yanında, her yıl 1 milyon gayrimenkulün takas edildiği bilgisine de ulaşılmaktadır.(1) Gayrimenkul e-ticaret portalı GABORAS CEO’su Kurtuluş Altun’a göre 2013-2020 arasında Türkiye’deki gayrimenkul ticaretinin; 416 milyarı bilançolara yansımış (kayıtlı), gerisi kayıt dışı toplam büyüklüğü 1,2 trilyon dolardır.
Söz konusu mülk sahiplerinin müsebbibi olduğu benzer bir astronomik fiyat hareketi 2. el otomobil piyasasında söz konusudur. Özellikle orta ve yüksek fiyatlı otomobillerin 2. el fiyatı son yıllara kadar görülmemiş biçimde yeni model sıfırlarının fiyatına çok yakındır. Mülk sahiplerinin bütün mülklerinin değerini koruduğu, hatta fiyatlarının yer yer enflasyonla yarışan biçimde arttığı, kullandığı maldan bile rant elde ettikleri bir piyasa kurulduğu görülmektedir.(2)
ORTA BURJUVAZİNİN İSLAMCILIĞIN YÜKSELİŞİYLE YAŞADIĞI KABUK DEĞİŞİMİ
Orta burjuvaziyi tarif ederken, 20-50 arası işçi çalıştıran 224 bin küçük boy kapitalistin yanında, gelirlerinin büyük kısmını gayrimenkulden elde edenlerin çoğunluğu oluşturduğunu söylemiştik. Fakat bunları yalnızca rant gelirleriyle yaşayan miras yediler saymak hata olur. Toprak sahipliği dışında bir işten gelir elde etmeyi düşkünlük gören aristokrasiden farklı olarak bunların değer dünyası burjuva ahlakıyla şekillendiği için bunların başka işlerle de “meşgul” olduğunu göz önünde bulunup, o işlerle kesişimsellikleri içinde değerlendirmek gerekiyor. Örneğin TÜİK istatistiklerinde ‘mikro işveren’ gözüken 1 milyon 600 bin kişi ve ailesinin, özellikle de AKP’nin yerel parti örgütleriyle ilişkili olanların kentsel dönüşüm projelerinin yaygınlaştığı 2007 sonrasında birikimlerini inşaat ve konuta kaydırdıklarını belirtmek gerekiyor.
Fırıncısından, hırdavatçısına, polis amirinden mali müşavirine birçok farklı mikro işletmeci ve meslek mensubunun 2010’lara doğru aynı zamanda müteahhitliğe, gayri-menkul projelerine, inşaat malzemeleri perakendeciliğine girdiği görüldü.(3) Pekçok kentte Başakşehir, Çukurambar, Antepia gibi İslamcı burjuva gettolarının daha da gelişmesini sağlayan bu süreçte, laik orta burjuvalarsa; önceki dönemlerde küpünü doldurmuşlarla (ki AKP öncesinde onların oturdukları mahallelerden ağırlıkla, ANAP-DYP gibi merkez sağ partilere oy çıkardı), 1990’lardan beri CHP’li il-ilçe belediyeleriyle iş yapan müteahhit ve taşeronların dışında, sayısal anlamda çok daha büyük bir grubu oluşturan büro-yazıhane-muayene sahibi doktor-avukat-mimar-mühendis-muhasebeci, vb. meslek sahiplerinden mürekkeptir. Bu meslek sahiplerinin 60 yaş-üstü kuşağın hatırı sayılır bir kısmı bu gruba girer. Dolayısıyla, meslekleri, sosyo-kültürel eğilimleri, politik tutumları açısından farklılıklar gösterse, Türkiye’de çatışan iki hegemonik gücün (Kemalizm-İslami muhafazakarlık) ana taşıyıcı kitlelerini içinde barındıran orta burjuvaziyi sınıfsal anlamda ortaklaştıran faktör; gelirlerinin büyük kısmı milyon dolarlık gayrı menkullerinin rantından ve menkullerinin faiz, vb. getirilerinden elde ediyor olmalarıdır.
ORTA BURJUVAZİNİN DİKKATE DEĞER GENİŞLİĞİ
Orta burjuvaziyi oluşturanların mesleki veya işletme kökenlerine ilişkin daha somut tasnifler yapmak, bu sınıf fraksiyonunun sınırları ve geçişliliklerini, sosyal yaşamdaki cisimleşmelerini açığa çıkarmak için gerekli. Fakat bunların sosyal bilimsel bir değer taşıması için daha ayrıntılı bir araştırma yapmak gerekiyor. Türkiye orta burjuvazisinin daha net bir tablosu ve detaylı bir haritasını ancak bu sayede çıkartabiliriz. Yine de web taramaları üzerinden ulaştığımız, gelir-servet dağılımı bilgilerinden hareketle orta burjuvazinin yaklaşık 4 milyon haneye tekabül ettiğini söyleyebiliriz. Bu sayı toplamda küçük gibi görünse de Türkiye kapitalizminden gerçek anlamda nemalananların yüzde 1 ya da 5’lik dar bir azınlıktan ibaret olmadığını, yüzde 15-16’lık geniş bir sınıf oluşturduğunu gösteriyor. Ülkenin sosyal sınıfsal gerçekliğini tam anlamıyla kavramak ve mücadele stratejileri geliştirmek açısından, bu genişliğin farkında olmak kritik önemdedir.
Bitirirken bir kez daha altını çizeyim; orta burjuvazi bir ara sınıf katman değil, doğrudan burjuvazinin ana gövdesidir. Liberallerce “orta sınıf” denildiğinde çoğunlukla kastedilen küçük burjuvaziden niteliksel olarak ayrı ele alınmalıdır. Orta burjuvazi hakkında yapılacak çalışmalar, bu yazıda da yer yer temas edilen günümüz Türkiye’sindeki siyasi çatışmaların uğruna verildiği sınıf içi çatışmayı, sayısal olarak genişleyen ve daralan kanatlarının kimler olduğunu, birbirlerine sosyo-ekonomik/sınıfsal yakınlıkları nedeniyle servetlerini koruma-büyütme adına yaptıklarının benzerlikleri gibi sorunsallara daha ayrıntılı yanıtlar üretme potansiyeli taşıdığı için önemlidir. Gelecek yazımda da son büyük global krize kadar, “orta sınıf” çuvalına daha pervasızca atılan beyaz yakalı ücretliler yoksullaşır-güvencesizleşirken (popüler tabirle grileşirken) proleter sınıfın eski-yeni bölükleri ve devrimci strateji açısından hangi sınıf bölüklerin eylemleriyle sınıfı birleştirme konusunda öncü rol oynayabileceği tartışmasını yapacağım.
(1)Bu bilginin kaynağı şu haber linkindedir: https://emlakkulisi.com/gayrimenkul-sektorunun-son-20-yili/645712
(2)Faizde parası, veya tasarrup ettiği dövizi, altını, hisse senedi gibi menkul kıymetlere sahip hanelerin sayısı 8,5 milyonu bulsa da bunların yalnızca 511 bininin (ortalama bir daire fiyatına bile yetmeyen) 1 milyon TL’nin üstünde olduğunu belirtmek gerekir.
(3)AKP parti alanında yer alan esnaf/küçük işletmecilerin inşaat sektörüne geçişinin İstanbul’un Kağıthane ilçesinde nasıl yaşandığına dair anlatımlar için Sevinç Doğan’ın “Mahalledeki AKP” (2018, İletişim Yayınları) kitabına bakılabilir.