Yaşadığımız ülke koca bir adliye sarayına bürünmüş durumda. Gündemlerin çoğu gözaltılar, soruşturmalar, davalar ve yargıda yaşanan olaylardan ibaret. Eskiden gazetelerin adliye muhabirleri ve bu haberlerin yer aldığı belli sayfalar varken bugün artık her üç haberden biri doğrudan, biriyse dolaylı olarak bu kapsamdaki gelişmeleri içeriyor. Yazılı basının etkisinin azalması ve sosyal medya kullanımındaki artışla beraber gerek internet haberciliğinin gerekse yurttaşların gündemleri de aşağı yukarı bu çerçevenin dışına çıkmıyor.
Hergün haksız şekilde gözaltına alınan, tutuklanan mağdurların serbest bırakılması ya da mağdur edilen kişilerin faillerinin bulunması ve gereği gibi cezalandırılması içerikli paylaşımlara sıkça rastlıyoruz. Adalet, artık sosyal medyada aranan ve paylaşım yoğunluğuna göre karar verilen bir olguya dönüşmüş durumda. Yargı mekanizması tarihimiz boyunca tarafsız ve bağımsız olmamış ancak hiçbir dönemde de siyasi iktidarla bu denli organik ilişkiler kurmamıştı. Yargının, bugün siyasi iktidarın mütemmim cüzü* haline dönüşmesi adalet arayışının sosyal medyaya kaymasının temel sebeplerinden biri olarak sayılabilir.
Günümüzde hukuk ve adalet diye uygulanan şey, yaşanan olayların hukukiliğiyle ilgilenmek yerine kişilerin politik tutum ve eylemlerini cezalandırmanın ya da ödüllendirmenin "yasal" kılıfa büründürülmesinden ibaret. Mevcut hukuk rejimi bir olayın ya da olgunun suç içerip içermediğine değil, bunun iktidarın lehine mi aleyhine mi sonuçlar doğuracağına ya da suçlanan kişilerin yandaş olup olmadığı bakmakta. Verilen tüm kararlar yalnızca bu kritere göre şekillenirken başta Anayasa olmak üzere yasaların yalnızca muhalifler açısından bağlayıcı ve uyulması gereken kurallar haline dönüştüğü, yandaşların ise tam cezasızlık ve muafiyetle korunarak ödüllendirildiği bir hukuk düzeni hayata geçirilmiş durumda. Son birkaç haftada yaşananlar dahi bunun açık kanıtı niteliğinde. Videolarda ortalığa saçılan suçlar ve kirli ilişkilerle ilgili hiçbir işlem yapılmazken yaşananları eleştiren Ahmet Şık’a, Musa Orhan cezalandırılsın dedikçe Ezgi Mola'ya soruşturma açılıyor. Suça karışan AKP'liler soruşturulsun dedikçe HDP'ye kapatma davası açılıyor.
Yargının hemen her başlıkta açıktan iktidardan yana tavır alması yurttaşlar nezdinde de bir realite olarak kabul görmüş durumda. Bu sebeple adalet, artık bir yerlerden talep edilen bir olgu değil toplumsal mücadelenin bir konusu olarak bu zeminde yükselmeye devam ediyor. Yaşanan sayısız örnekte savcılıklara ya da mahkemelere verilen dilekçelerin değil sosyal medyada gündem olan taleplerin karşılanmasıyla birlikte toplumun eğilimi de yargının etkisizliğini aşabilmek amacıyla toplumsal mekanizmaların devreye sokulması şeklinde kendisini göstermeye başladı.
Yurttaşların hak arama mücadeleleri ile adalet arayışının yargısal bir talep ve beklenti olmaktan çıkıp, toplumsal bir mücadele zeminde vücut bulması yeni dönemin önemli özelliklerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Toplumsal zeminde yükselen adalet arayışının eksikli olan kısmı ise söz konusu arayışın bugün açısından sanal bir zemine sıkışarak orasıyla sınırlı kalması olarak özetlenebilir.
Yaşadığımız bunca pespayeliğe dur demek için adalet mücadelesini evde, sokakta, okulda, fabrikalarda yükseltmek ve gerçek sorunlarımızla sosyal medyayı önemsizleştirmeden ama onunla da sınırlı kalmadan mücadele etmenin yöntem ve araçlarını yaratarak yol almak en önemli gündemimiz olmalı.
*Mütemmim cüz: Bütünü oluşturan tamamlayıcı parça.