Yüzey psikolojisi

Meslekten psikologların muhtemel linç girişimlerini de göze alarak bir teoriden söz edeceğiz.

Bu teoriye göre insanın, çevredeki herkesin hemen görebileceği kadar belirgin birtakım özellikleri oluyor. Bunlara “yüzey özellikler” (surface traits) deniyor. Buna karşılık, yüzey özelliklerin gerisinde, dışardan hemen görülüp tespit edilemeyecek başka özellikler yatıyor ve bunlar da “kaynak özellikler” (source traits) olarak tanımlanıyor.

Örneğin, çevresindeki herkes tarafından yardımsever olarak tanınan birinin (yüzey özellik) kaynak özellikleri arasında diğerkâmlık, tok gözlülük, paylaşımcılık gibi olumlu sayılan yönler olabiliyor.

Buna karşılık, yüzey özelliği saldırganlık olarak bilinen insanlar da var. Bu insanların kaynak özellikleri arasında ise şişkin ego, başkalarını küçümseme, tutuculuk, kendine özel misyon biçme, vb. yer alıyor.

Muhtemel linç girişimcilerine kolaylık sağlayacak ipucu da şu: “Sen Raymond Cattell’i hiç anlamamışsın...”

***

İnsanın toplumsal bir varlık olduğunu biliyoruz.

O halde, kaynak özelliklerin ve bunların oluşturduğu dışardan hemen görülebilen yüzey özelliklerin, çevreden kaynaklanan başka değişkenlerle birlikte bir “toplumsal inşa” ortaya çıkardığını söyleyebiliriz.

“Toplumsal inşa” kim olursa olsun herkes için geçerlilik taşıyan bir olgudur.

Ancak, bu dünyada siyasetle uğraşan, lider olarak öne çıkmış, hatta bir ülkenin başına geçmiş kişiler de vardır. Bu durumda, kaynak ve yüzey özelliklere sahip kişi, başkalarından farklı olarak, bunları bir de siyaset alanında gerçekleyecek ve yeniden üretecektir.

Bitmedi.

Ülke yönetmek kolay iş olmasa gerek. Hele günümüzün karmakarışık, sorunlu ve geleceği belirsiz dünyasında bu iş geniş bir danışmanlar topluluğu olmadan yapılamaz.  Bu danışmanlar da herhalde rasgele kişiler arasından seçilmiyordur. Kimi uluslararası ilişkiler uzmanı, kimi iktisatçı, kimi hukukçu, kimi iletişimcidir ve böyle gider…

Özellikle siyaset söz konusu olduğunda danışmanların, “sivri” yüzey özelliklere sahip liderlere söz geçirmeleri, örneğin üslubunu değiştirmesini sağlamaları pek mümkün değildir.  Belirli alanlarda lidere göre daha derin bilgileri olsa bile, kendilerinden beklenen ve yapabilecekleri şudur: Bu bilgileri, “vurucu bir siyasal söyleme” dönüştürecek her tür kaynak ve yüzey özelliklerine sahip olan lidere aktarmak…

***

Nasıl oluyor diye sormayın.

Şunlar gözümüzün önünde olmuyor mu?

“Sayın Başkanım, uluslararası ilişkilerde seviye meselesi bilhassa önem kazanıyor. Diğer devletler söz konusu olduğunda lider var lider var. Mesela Irak Başbakanı sizin kalibrenizde biri değildi ve aradaki seviye farkına işaret ederek zamanında fevkalade isabetli bir çıkış yapmıştınız; günümüze gelirsek Macron da bir cevabı hak ediyor kanaatimizce…”

“Evet, Irak’taki şu Haydar İbadi denen adama haddini bildirmiştik. Macron’a gelince; ona da diyeceğim ki NATO’ya laf etmeden önce sen git kendi beyin ölümünü kontrol ettir…”

***

“Efendim, sosyal haklar, emeklilik sistemi gibi mevzularda İskandinav ülkelerine hiçbir mesnedi olmayan olumluluklar yakıştırılıyor. Bu anlayışı kırmamız lazım. Bizde ve dünyada çok sayıda iktisatçı bu ülkelerin ciddi zorluklarla karşı karşıya oldukları kanaatinde…”

“Zorluk ne demek? Bu ülkeler göçmüş, göçmüş… Emeklilik sistemleri çoktan göçürmüş bu ülkeleri …”  

***

“Beyefendi, pek çok siyaset bilimcisine göre günümüzde güçlü liderlikler fark yaratıyor; lider güçlüyse ülkesi daha bir güçlü oluyor ve o liderle anılıyor…”

“Nitekim İngiltere, Almanya, Fransa ve şahsım arasında yapılan zirvede liderlik faktörünün önemini bizzat müşahede etme imkânı bulduk.”

***

“Ülkemizde birtakım ödüllere maalesef gereğinden çok kıymet veriliyor. Nobel ödülleri mesela… Gitar tıngırdatıp mıy mıy bir şeyler geveleyen birine bile tutup ödül verdiler; yarın bir gün size de…”

“Bana mı? Hele bir yeltensinler… Böylelerinin ödülüne mi kaldık? Herkes haddini bilecek…”

***

Buna benzer örneklere daha çok rastlayacağız.

Ama biz diyebileceğimizi dedik; daha fazla uğraşmayacağız…