Yerli sinema izleyici sayısındaki artış da, yerli filmlerin izleyici sayılarındaki aşırı dengesiz dağılım da 2018’in ilk altı ayında sürmüş görünüyor. 2018’in ilk 27 haftasında yerli filmlere toplam 24 milyon bilet satılmış durumda, geçen yılın aynı döneminde bu rakam 20.7 milyondu. Bu arada yabancı filmlere satılan bilet sayısı ise aynı dönemler için 19 milyondan 13.5 milyona düşmüş durumda. Yani yerli sinema izleyici sayısındaki artış, genel olarak sinema izleyici sayılarındaki herhangi bir artışın türevi değil. Şu ana dek 2018’de vizyona giren dört yerli film (Arif v 216, Ailecek Şaşkınız, Deliha 2 ve Enes Batur Hayal mi Gerçek mi?) bir milyon izleyici sayısını aşmış durumda ve bu dört filmin toplam bilet sayısı, yerli filmlere satılan toplam 24 milyon biletin yarısından fazlasını (12.6 milyon) teşkil ediyor!
Nuri Bilge Ceylan’ın halen gösterimi sürmekte olan yeni filmi Ahlat Ağacı şu ana dek 216 bin izleyiciye ulaşmış durumda ve Ceylan’ın bir önceki filmi, Altın Palmiyeli Kış Uykusu’nun (2014) 305 bin izleyici rakamını yakalayamayacak gibi görünüyor, üstelik Kış Uykusu 132 salonda açılmışken Ahlat Ağacı’nın 217 salonda gösterime girmiş olmasına karşın. Ceylan filmlerinin üç haneli salon sayıları yerli “sanat sinemasının” diğer pek çok ürünü için günümüz koşullarında hayal bile edilemeyecek kadar yüksek rakamlar olsalar da en majör anaakım yerli filmlerin 700-850 salonda, hatta Cem Yılmaz’ın Arif v 216’sının 1,300 salonda izleyici karşısına çıkmış olduklarını da öbür uçtan kıyaslama verisi olarak kaydedeyim.
Yerli bağımsız sinemada 2018’in izleyiciden rağbet görme açısından büyük sürprizi, genç yönetmen Tolga Karaçelik’in yazıp yönettiği absürd güldürü Kelebekler oldu. Bağımsız bir film için nispeten yaygın sayılabilecek ölçekte, 77 salonda gösterim şansı verilen Kelebekler 125 bin seyirci çekerek dağıtımcısının yüzünü güldürdü; hatta böylece salon başına izleyici oranı açısından gişede pek çok majör filmden daha başarılı olduğu söylenebilir. Bağımsız sinema minvalinde diğer bir başarı vakası ise Onur Saylak’ın ilk yönetmenlik denemesi olan Daha’ydı; 36 salonda izleyici karşısına çıkan Daha, 41 bin izleyici tarafından izlendi. 41 bin izleyici rakamını “başarı” saymamın sebebi geçen yıl hiçbir bağımsız yerli filmin böylesi bir rakamın yanına bile yaklaşamamış olması!…
Sayısal verilerin ötesinde yerli sinemamızın nitel olarak 2018’in ilk yarısındaki panoramasına baktığımızda ise satırbaşları olarak ve temkinli biçimde şunlar söylenebilir: Herşeyden önce anaakım popüler sinema mecrasında ve “sanat sineması” mecrasında ayrı ayrı en öne çıkan iki filmin, Arif v 216 ile Ahlat Ağacı’nın temel yönelimleri özelinde bir-iki noktada benzeştiklerini düşünüyorum. Fantastik güldürü janrındaki Arif v 216’nin Yeşilçam nostaljisi üzerinden aslında (“yeni Türkiye’de” mazide kalmış olan) “eski Türkiye” özlemi yansıttığı, distopik ikinci yarısının ise yeni Türkiye’nin gidişatına dair bir taşlama/uyarı niteliği taşıdığı söylenebilir. Ahlat Ağacı da günümüz Türkiye’sinin, “yeni Türkiye’nin”, dolayımsız siyasi yapı anlamında değil ama maddiyatçılığın hegemonikleştiği Türkiye toplumunun tablosunu sunuyor. Ayrıca Arif v 216, umarsız başkarakterini “insanlara umutsuzluk aşılamayın” çağrısının taşıyıcısı konumuna getirirken, Ahlat Ağacı insansevmez başkarakterinin belli ölçülerde dönüşümünü öykülüyor. Bu iki filmin tam zıt kutbunda ise kötücüllüğü alternatifsiz olarak sunan Daha yeralıyor. Kötücüllüğü değil ama çıkışsızlığı imleyen finaliyle Kar ise, ki yılın aslında en ayrıksı yerli filmlerinden biri, bu iki zıt kutbun arasında bir yerde duruyor kanımca.
Toplumsal-eleştirel yönelimli film örneklerine geri dönersek, maddiyatçılığın hegemonyasının ötesinde Türkiye’deki faşizan baskıcı damarı teşhir eden iki film karşımıza çıktı: Arada ve Mahalle. Öte yandan Taksim Hold’em ise Gezi Direnişi’ni itibarsızlaştırmaya, direnişe duyarsızlığı rasyonalize etmeye dönük bir ürün olarak belirdi.