2021'de sinema
¨Bu seyirci sayılarının, sektör için küçülmeye gitmeden sürdürülebilir olup olmadığı hem majör zincirler açısından hem de ve özellikle bağımsız sinemalar açısından kuşkulu.¨
Pandeminin ilk yılında ikinci kez kasım ayında kapanan sinemalar geçen yılın (2021’in) ilk yarısı boyunca kapalı kalıp ancak temmuzda açılmıştı. 2021’i geride bıraktığımız bu günlerde, geçtiğimiz altı aya baktığımızda süregiden pandemi koşullarında sinemanın ne kadar toparlanabildiğini, ne ölçüde ayakta kaldığını ölçebilmek için hem nitel, hem nicel olarak bir miktar veri birikmiş durumda.
2021’de sinemaların açılmasından bu yana altı ay boyunca 200 dolayında yeni film vizyona girdi; pandemi öncesindeki beş yıl boyunca 12 aylık dönemler için bu sayı genellikle 400 dolayında oluyordu, yani film arzı açısından pandemi öncesi düzey yakalanmış durumda. Ancak daha önemlisi, 2021’de altı ay boyunca ulaşılan seyirci sayısı 12,5 milyon dolayında ki pandemi öncesindeki beş yıl boyunca 12 aylık dönemler için bu sayı genellikle 60-70 milyon arasında değişiyordu; yani sinemaya talep, pandemi öncesi dönemin henüz yarısına bile ulaşamamış, ancak üçte birini aşmış durumda. Olumlu tarafından bakarsak, her hafta ortalama yarım milyon kişi bilet alarak sinemaya gidip sinemada film izlemeyi tercih ediyor ki bu, pandemi öncesine oranla ne kadar düşük olursa olsun hiç de azımsanacak bir rakam değil; “artık kimse evde internetten film izlemek varken sinemaya gitmez / gitmiyor” argümanı, süregiden pandemide bile doğrulanmadı. Hatta geçen ayın ortalarında vizyona giren Örümcek Adam: Eve Dönüş Yok’un (Spider-Man: No Way Home) yılın son iki haftasında tek başına iki milyona yakın izleyici çekmesi önümüzdeki döneme ilişkin umutları arttırmış durumda.
Öte yandan bu seyirci sayılarının, sektör için küçülmeye gitmeden sürdürülebilir olup olmadığı hem majör zincirler açısından hem de ve özellikle bağımsız sinemalar açısından kuşkulu. Pandemiden bağımsız olarak son aylarda yaşanan dolarizasyon, devalüasyon ve artan enflasyonun, sinema sektörüne, özellikle bağımsız sinemalara ek yükler bindirdiğini ise söylemeye gerek yok.
Bu tablo içinde özel olarak yerli sinemaya baktığımızda ise sinemanın genel olarak toparlanma, ayağa kalkma sürecinde yerli sinemanın çok daha geri bir noktada durduğunu görüyoruz. Pandemi öncesinde yılın en çok izleyici çeken filmleri içinde ağırlık yerli filmlerde olurken bu yıl gişedeki ilk on film içinde yalnızca iki yerli film yer alabildi: Sıralamaya ancak üçüncü sırada girebilen BKM yapımı Aykut Enişte 2 adlı güldürü ve beşinci sıradan girebilen, Mehmet Akif Ersoy hakkındaki Akif.
Bağımsız filmlerden en ilgi göreni Tunç Şahin’in yazıp yönettiği ve 27 bin izleyiciye ulaşan İnsanlar İkiye Ayrılır oldu; onu 20 bin izleyiciyle Sen Ben Lenin izledi. Önceki yıl festivallerde izleyerek şahsen her birini son derece kayda değer bulduğum homofobiye dair bir dram olan Bilmemek, distopik işçi sınıfı filmi Gölgeler İçinde ve mütevazi ama kalburüstü bir kara komedi olan Plaza ise ne yazık ki çok daha düşük rakamlarda kaldılar.
Sinemaların kapanma-yeniden açılma süreçlerinin bağımsız sinemaya yansımalarından biri ise bağımsız filmler ile çevrimiçi platformlar arasındaki ilişkilerde yaşandı ve bu minvalde ilginç denemelere tanık olduk. Önceki yılın festivallerde en çok öne çıkmış olan iki filmi, emektar sinemacı Ümit Ünal’ın lezbiyen bir aşk ilişkisini sınıfsal çelişki boyutunu da anlatıya yedirerek ve absürt bir mizahla taçlandırarak perdeye getirdiği Aşk, Büyü Vs ile Azra Deniz Okyay’ın ilk uzun metrajı olan ve sağlam bir “Yeni Türkiye” teşhiri içeren Hayaletler, önce sinemaların kapalı olduğu dönemde çevrimiçi platformlarda izleyicilere sunulmakla birlikte sinemalar açıldıktan sonra sinemalarda çok sınırlı süre ve sınırlı ölçekte de olsa gösterimler gerçekleştirdiler (geçen yıl da Bozkır ve Kronoloji benzer birer süreç yaşamışlardı). Ayrıca çelik-çekirdek sinemaseverler arasında yılın en çok konuşulan yabancı filmi olan Fransa-Belçika ortak yapımı Titane için ise ithalatçısı ve dağıtımcısı iyice hibrit bir formülü devreye soktular: Titane önce dijital platform Mubi’de 24 saatliğine izlenmeye açıldı, bir müddet sonra ise Başka Sinema zinciri üzerinden vizyona girdi ve bir ay boyunca sinemalarda gösterimde kalarak dört bine yakın biletli izleyici tarafından da büyük perdede izlenmiş oldu.
Pandeminin damgasını vurduğu 2021’in bu açıdan en ilginç filmi ise Reha Erdem’in kapanma günlerinde Zoom üzerinden çektiği ve sinemaların kapalı olduğu dönemde Mubi’de izleyici karşısına çıkan Seni Buldum Ya! idi (geçen yıl Müfit Can Saçıntı’nın çok benzer formattaki Maskeler de Düşer’i de YouTube üzerinden izleyicilerle buluşmuştu). Seni Buldum Ya! ve Maskeler de Düşer’in çekim formatları dolayısıyla doğal mecralarının dijital platformlar üzerinden küçük ekranlar olduğu düşünülebilir ama sinema filmi olarak çekilen bağımsız yerli filmlerin sinemalarda, büyük perdelerde izleyici karşısına çıkabilmesinin olanakları umarız önümüzdeki yıllarda daralmaz.