Klasik bilimkurgu sinemasının “altın çağı” kabul edilen 1950’lerdeki, yani Soğuk Savaş döneminin doruk yıllarındaki uzaylı istilası filmleri furyasındaki ürünlerin muadili olan Kurtuluş Günü’nün (Independence Day, 1996) devam filmi tam 20 yıl sonra ABD dahil tüm dünyayla aynı anda ülkemizde de vizyona girdi. Soğuk Savaş dönemi Amerikan uzaylı istilası filmlerinin geneli itibariyle Sovyet tehdidi algısını yansıttığı aşikardır. SSCB’nin dağıldığı, sosyalist ülkeler bloğunun ortadan kalktığı dönemde çekilen Kurtuluş Günü ise herhangi bir spesifik ‘dış düşmanın’ metaforik temsilini içermiyor ama uzaylı istilacıların Amerikalılar tarafından mağlup edilmesinin tam da Amerika’nın Bağımsızlık (Kurtuluş) Günü olan 4 Temmuz’a denk gelmesi üzerinden kaba saba bir Amerikan şovenizmi perdeye yansıtıyordu; mesaj açıktı: ABD dünyanın lideri, kurtarıcısı, herşeyidir, Amerika’nın bayramı dünyanın bayramıdır. Kurtuluş Günü: Yeni Tehdit (Independence Day: Resurgence) de günümüze dair bazı göndermeler ve yeni iddialarla güncellenmiş olmakla birlikte esas itibariyle yine aynı minvalde bir film, yani Hollywood’un ABD’nin ideolojik aygıtlarından biri olarak işlev görmesine dair derslerde örnek olarak işlenebilecek bir ürün.
Kurtuluş Günü: Yeni Tehdit’te de uzaylılar dünyaya tekrar saldırmak için tam da Amerikan Bağımsızlık Günü’nü seçiyorlar. Araya birkaç yeni kahraman katılsa da 20 yıl önce dünyayı kurtarmış olan ekiptekilerin bazıları ilerlemiş yaşlarına karşın hasta yataklarından kalkıp görev başına koşuyor, bazılarınınsa evlatları devreye giriyor. Filmin dikkate değer bir yönü bu saldırı esnasında ABD’de bir kadın başkanın işbaşında olması ki bu başkan saldırının arifesinde stratejik açıdan yanlış bir karar alıyor, bilahare saldırı esnasında da tüm kabinesiyle birlikte telef oluyor ve başkanlığı bir general üstleniyor! Senaryonun bu yönünü Hilary Clinton’ın başkanlık adaylığına bir taşlama, Amerikan seçmenine bir uyarı ve Amerikan Sağ’ının Hilary Clinton hakkındaki duygu ve düşüncelerinin, ona dair temennilerinin bir dışavurumu olarak görmek öküz altında buzağı aramak olmaz. Bu arada kadın başkanın yerine geçen asker başkanın icraatlarından birinin dünya halklarından “dualarını esirgememelerini” istemesi oluşu da dikkat çekici.
Filmin, yeni bir devam filmi daha çekilmesi niyetini açığa çıkaran finalinde ise Amerikan şovenizmi, ABD’nin kendisini artık yalnızca dünyanın değil galaksinin de lideri olarak görme fantazisiyle önceki filmdeki düzeyi bile aşıyor. Yalnızca dünyamızın değil başka gezegenlerin de başına bela olduğunu öğrendiğimiz istilacı uzaylıları dünyadan kovaladıktan sonra ABD başkanı “artık savaşı onlara götüreceğiz!” diye ‘müjdeyi’ veriyor ve galaksinin bir köşesine sığınmış mağdur uzaylıları da kurtarmak üzere bu kez savunma değil saldırı amaçlı yeni bir harekat için düğmeye basıyor, yani dünyayı kurtarmakla yetinmeyen Amerikalılar galaksiyi de kurtarmak için kolları sıvıyorlar, yalnızca dünyanın değil galaksinin de kurtarıcı liderliğine soyunuyorlar.
Kurtuluş Günü: Yeni Tehdit’in Yeni Sağ ajandaya pek uymayan tek tarafı ise dünyayı kurtaran Amerikalı kahramanlar arasında eşcinsel bir çiftin de oluşu... Gerçi bu çiftin film içindeki temel konumu komedi unsuru olarak işlev görmeleri. Öte yandan Kurtuluş Günü: Yeni Tehdit zaten bazen bilinçli, bazen gayrihtiyari olarak karikatürize karakterleri ve çiğ replikleri ile ama herşeyin ötesinde patetik düzeyde şişmiş Amerikan egosunun göstergesi olmasıyla baştan aşağı bir komedi filmi gibi de izlenebilir.