Erdoğan'ın fotoğrafını perdeye getirmesi Özkök'ün 'içine sinmeyen' film vizyona sokulmadı
Geneli itibariyle vasat filmlerin gösterime gir(ebil)diği bu haftanın muhtemelen öne çıkan filmi uluslararası silah ticareti hakkında bir kara mizah çalışması niteliğinde olduğu kaydedilen Hollywood yapımı Vurguncular (War Dogs) olabilecekti. ABD’de iyi eleştiriler alan ve gişede de başarılı olan bu filmin Türkiye vizyonu son anda iptal edildi. Oysa Vurguncular’ın Türkiyeli film eleştirmenlerine özel basın öngösterimi dahi geçen Cuma yapılmıştı. Vurguncular’ın Türkiye vizyonunun böylesine beklenmedik şekilde iptalinin Hürriyet gazetesi köşe yazarlarından Ertuğrul Özkök’ün geçen Cumartesi yayınlanan ve bu filmin açılışında Recep Tayyip Erdoğan’ın bir fotoğrafının perdeye gelmesini eleştiren yazısının ardından gerçekleşmesi dikkat çekti.
Vurguncular, 20’li yaşlardaki ‘açıkgöz’ iki Amerikalı gencin, Pentagon’un açtığı ihalelere girerek uluslararası silah ticaretinde kendilerine yer edinmeleri ancak Afganistan’a yönelik bir siparişte ABD’yi dolandırdıklarının ortaya çıkması üzerine 2008’de patlayan bir skandala dair gerçek bir vakayı temel alıyor. Özkök, Vurguncular’ın Türkiye vizyon tarihine işaret eden ‘30 Eylül’de jenerikte bunu görecek miyiz?’ başlıklı yazısında filmin “jeneriğinde” Afganistan’ın eski cumhurbaşkanı ve dönemin bazı ABD’li yetkililerin yanısıra Erdoğan’ın bir fotoğrafına da yer verildiğini kaydederek bunu Erdoğan’ın “filmin konusuyla yakından uzaktan hiçbir ilişkisi olmadığı” gerekçesiyle eleştirmiş, “Cumhurbaşkanımızın bu filmle ilişkilendirilmesini içime sindiremedim” diye yazmıştı.
Vurguncular’ın basın gösteriminin yapıldığı günlerde Adana Film Festivali’ni takip etmek üzere Istanbul dışında olduğumdan –ve de dün film vizyona gir(e)mediğinden- Vurguncular’ı bizzat izleyebilmiş değilim. Dolayısıyla, Erdoğan’ın fotoğrafına filmin açılışında yer verilmesinin yerli yerinde bir gönderme olup olmadığı konusunda birinci elden görüş beyan etme olanağım yok. Yine de bir film hakkında o filmi izlemek isteyebilecek her bir izleyicinin kendi nihai görüşünü filmi izleyerek kendisinin verebilmesinin olanağının ortadan kalkmasını “içime sindiremediğimi” söyleyebilirim.
Filmin makaslanarak gösterilmesi ayan beyan, yadsınamaz biçimde sansür/oto-sansür olurdu, külliyen gösterilmemesi ise bu “sevimsiz” (!) seçeneğe oranla, sansürün/oto-sansürün sözkonusu olduğunu kesin olarak ortaya koymayı güçleştiren, nispeten müphem bir durum. Vurguncular’ın Türkiye dağıtımcısı olan Warner Bros. filmin bizdeki vizyonunun neden iptal edildiğine dair an itibariyle bir açıklama yapmış değil (gösterime girmesi planlanan filmlerin vizyonlarının son anda iptaline ülkemizde zaman zaman rastlanıyor fakat böylesi durumların genellikle filmlerine salon bulamayan veya o hafta vizyona girecek çok daha iddialı bir film karşısında kendi filmlerinin şansı olmadığını hesaplayan küçük/orta ölçekli dağıtımcılar bağlamında sözkonusu olduğu söylenebilir). Ancak iki artı iki dört eder misali, pek çok sinemaseverin aklına Özkök’ün yazısının ortaya çıkardığı durum geliyor. “Korku dağları sarmış” demek istemiyorum ama korkunun dağların ‘zirvelerini’ sarmış olduğu bir ülkede yaşıyoruz ne de olsa.
PELE: BİR EFSANENİN DOĞUŞU
Bu haftanın mevcut vizyon portföyünde önereceğim film ise 20’nci yüzyılın en ünlü futbol yıldızının kariyerinin ilk yıllarını öyküleyen Pele: Bir Efsanenin Doğuşu (Pelé: Birth of a Legend). Bu bağımsız Amerikan yapımı, Pele’nin çocukluğunda yalınayak mahalle futbolu oynarken Brezilya’daki sınıfsal çelişkileri, gençliğinde profesyönel futbol yaşamının ilk yıllarında ise Avrupai sistemle futbol oynanması baskılarına karşın top koşturmayı Brezilya’ya özgü yerel bir üslüpla icra etmekteki arzusu üzerinden bu ülkenin kültürel kimliğine dair fay hatlarını 1970’lerin ikinci yarısındaki halkçı Yeşilçam filmlerinin naifliğini ve basitliğini anımsatan bir sinema diliyle perdeye getiriyor.