2017 sinema vizyonunu bu hafta en azından yapım tekniği açısından son derece değişik ve dolayısıyla ilginç bir filmle kapattık: dünyanın ilk yağlı boya canlandırma (animasyon) filmi olan Loving Vincent.Ünlü ressam Vincent van Gogh’un yaşamının son dönemini mercek altına alan Loving Vincent, bilgisayar teknolojisi sonucu klasik çizgi film üretiminin bile büyük ölçüde tarihe karışmak üzere olduğu çağımızda beklenmedik, şaşırtıcı bir ürün. Her bir karesi elle resmedilerek ortaya çıkarılan Loving Vincent için 125 ressam seferber olmuş, filmdeki toplam 853 sahnenin her biri için Van Gogh’un tablolarını temel alan veya onlardan esinlenen birer yağlı boya resim yapılmış ve bu temel resimlerin ‘canlandırılması’ (hareketlendirilmesi) sürecinde her bir kare için tekrar tekrar rötüşlanmışlar (hareketlendirme sürecinde referans olması için sözkonusu sahnelerin iskeleti önce gerçek oyuncularla da filme alınıp boyama/rötüşlama işlemi bu çekimler model alınarak yapılmış; benzer bir yöntem, klasik çizgi filmlerden günümüzün bilgisayar temelli canlandırma filmlerine kadar canlandırma sinemasında sık sık kullanılır). Yapımının yedi yıl sürdüğü gözönüne alınırsa bir daha böyle bir projeye girişilip girişilmeyeceği, yani Loving Vincent’ın yalnızca dünyanın ilk yağlı boya canlandırma filmi değil, son yağlı boya canlandırma filmi de olup olmayacağı meçhul…
Loving Vincent’ın konusu Van Gogh’un ölümünün akabinde geçiyor. Bir posta servisi yetkilisi, Van Gogh’un ölmeden önce kardeşi Theo’ya yazdığı ama iade olmuş bir mektubu alıcısına elden götürmesini kendi oğlu Armand’dan istiyor. Theo’nun da kısa bir süre önce ölmüş olduğunu öğrenen Armand mektubu teslim edebileceği bir isim arayışı içinde Van Gogh’un yaşamının son dönemini geçirdiği kasabaya geliyor ve onun son günlerine tanıklık etmiş kasaba sakinleriyle görüşmeye başlıyor.Loving Vincent bu noktadan itibaren yavaş yavaş bir muamma filmine dönüşüyor çünkü Armand, Van Gogh’u intihara götüren nedenleri öğrenmeye, anlamaya çalışırken birbiriyle çelişen anlatımlarla karşılaşıyor ve hatta giderek bir intihardan ziyade bir cinayetin sözkonusu olabileceğinden kuşkulanmaya dahi başlıyor.
Ancak senaryo son dönemeçte Van Gogh’un akibetine ilişkin spekülasyonlara bel bağlamaktansa önemli olanın Van Gogh’un yaşamına malolan silahın ateşlendiği anda tam olarak ne yaşandığından ziyade Van Gogh’un o güne dek neler yaşamış olduğuna vurgu yapıyor. Görsel etkileyiciliğinin ötesinde Loving Vincent’ın bıraktığı tortu büyük bir hüzün:Küçük çocukluğundan beri örselenmiş, hiçbir sosyal çevreye uyum sağlayamayan, yalnızlığını gidermek adına kendisini hor görenlere yanaşma çabası ve kendini gerçekleştirebildiği tek mecra olan sanatsal üretim içinde bulunabilmek adına, sanatı ile hayatını kazanamadığı için, geçim açısından başkalarına bağımlı olma zorunluluğu altında ezilen bir ruhun çıkışsızlığını duyumsamanın verdiği hüzün.
Yerli sinemada son 36 yılın en yüksek seyirci rakamı
28 Aralık itibariyle 2017’de yerli filmlerin izleyici sayısı 40 milyonu aştı, böylece yerli sinemanın gişe performansı açısından iki yıldır yaşanan gerileme tersine dönmüş, hatta yerli film izleyici sayısının 41.5 milyon olduğu 1981 yılından bu yana en yüksek rakama ulaşılmış oldu.Ancak Yön dergisinin Aralık sayısına yılın ilk 11 ayının gişe rakamları üzerinden yazmış olduğum 2017 Türkiye sineması değerlendirmesinde açımlamaya giriştiğim üzerebu tablo aslında çok az sayıda filmin ağırlıklı olarak belirleyici olduğu sağlıksız ve dengesiz bir dağılım içeriyor. Bu arada Aralık ayında vizyona giren Aile Arasında adlı kalburüstü BKM yapımı güldürü ile birlikte bir milyondan fazla izleyiciye ulaşan yerli film sayısının yediye çıktığını burada not edeyim; her ne kadar bu güncelleme, yazıdaki genel sonuçları esastan değiştirmese de (örneğin toplam izleyici sayısının yarısı yine yalnızca beş filme ait).