Emek Bizim İstanbul Bizim inisiyatifinin hazırladığı Özgürleşen Seyirci: Emek Sineması Mücadelesi adlı belgeselin Türkiye’deki ilk gösterimi Hangi İnsan Hakları? Film Festivali’nin açılış filmi olarak dün akşam Şişli Belediyesi’nin Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi’nde yaklaşık 600 kişinin katılımıyla gerçekleştirildi. Özgürleşen Seyirci: Emek Sineması Mücadelesi’nin dünya prömiyeri ise geçen ay 59’uncu Uluslararası Leipzig Belgesel ve Canlandırma Film Festivali’nde yapılmıştı.
48 dakikalık Özgürleşen Seyirci: Emek Sineması Mücadelesi esas itibariyle 2010’dan bu yana Emek sineması eylemleri esnasında çoğu bizzat aktivistler tarafından çekilmiş görüntülerden bir seçki niteliiği taşıyor. Bu görüntüleri kurgulayan Fırat Yücel ve Zeyno Pekünlü anlatımı zenginleştirmek amacıyla araya zaman zaman çeşitli filmlerden sekanslar da yedirmişler. Örneğin belgesel, Dziga Vertov’un Film Kameralı Adam’ının bir sinema salonunda çekilmiş açılış görüntülerinin, Emek sinemasından görüntülerle içiçi geçirildiği bir montajla açılıyor. Emek sinemasını yıkan Kamer İnşaat ve Beyoğlu Belediyesi yetkililerinin, tarihsel sinemanın “moving yöntemiyle taşınacağına” (!!!) dair geçmişteki beyanatlarının haber görüntüleri ise herhangi bir kara mizah filminden sekanslar eşliğinde sunulmamalarına karşın traji-komik nitelik arzediyorlar.
Onyıllar evvel Fernando Solanas ve Octavio Getino’nun ‘Üçüncü Bir Sinemaya Doğru’ manifestolarında belgesel sinemanın anlamlı ve işlevli olabilmesinin koşulunun, gösterim mekanlarında gösterimler sonrası izleyicilerle belgeselin değindiği konuya dair harekete geçirici tartışmalara zemin sağlaması olduğuna işaret etmesiyle uyumlu biçimde Özgürleşen Seyirci: Emek Sineması Mücadelesi’nin gösterimi sonrasında da Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi’nde bir forum yaşandı. Gösterime davet edilmiş olan Emek sineması yer göstericileri Murat Aldemir ile Hayri Alkoç, faaliyetlerini güçlükle sürdüren Atlas ve Beyoğlu gibi sinemalara sahip çıkılması çağrısı yaptılar. Gülsuyu’ndan geldiğini belirten bir katılımcı, kendi yörelerindeki mücadele ile Emek sineması mücadelesinin aynı kent mücadelesinin parçaları olduğuna işaret etti. Yeni Film dergisinden Yusuf Güven, örgütlenmenin ve mücadelenin yalnızca düşüncelerden değil duygulardan da beslendiğini vurgulayarak Emek sineması mücadelesinin sürdürülmesi için duygusal birikimin mevcut olduğunu dile getirdi. Mimarlar Odası yetkililerinden Mücella Yapıcı da tarihsel Emek sinemasının bugün için yıkılmış olmasının mücadelenin kaybedildiği anlamına gelmediğini, önemli olanın sahte “Emek” (!) salonunu kabullenme üzerinden bu yıkımı meşrulaştırarak “ahlakını kaybetmemek” olduğunu söyledi.
Gerçekten de Emek sineması mücadelesi artık yeni bir aşamaya gelmiş durumda. Bir yandan süregiden idari ve ceza davaları üzerinden hukuk mücadelesi sürüyor. Diğer yandan ise yıkılan Emek sinemasının yerine kaçak olarak inşa edilen alışveriş merkezinin en üst katında kurulan bir sinema salonunun kamuoyuna ve sanatseverlere, sinemaseverlere “Emek sineması” olarak kabul ettirilmesine dönük kampanyaya karşı tavissizce dik durmak gerekiyor. Oldubittileri kabul etmeyeceğimizi, sinemamızı yıkanların yaptıklarının yanlarına kar kalmaması için elimizden geleni ardımıza koymayacağımızı, onların yakalarını bırakmayacağımızı göstermeliyiz.