Yeni sinema kanunu ya da daha doğru bir ifadeyle, mevcut sinema kanununda değişiklik yapan kanun perşembe gecesini cuma sabahına bağlayan gece saat 03:24’te TBMM’nin gündemine alınıp sabaha karşı 05:29’da kabul edildi…
Aslında bir süredir rafta bekleyen ama geçtiğimiz haftalar içinde sinema sektörünün salon sahipliği / işletme ve dağıtım ayaklarında belirleyici konumdaki Mars grup ile Cem Yılmaz ve diğer bazı majör yapımcılar arasında patlak veren restleşme ve polemiğin gölgesinde gündeme gelen yeni kanun, reklam sürelerine sınırlama getirilmesi (*) gibi bazı olumlu unsurlar taşımakla birlikte sansürü muhafaza ediyor, yapımcı-işletmeci ilişkilerine getirdiği düzenlemeler kanımca tartışmalı hususlar içeriyor ve sinema emekçilerinin çalışma koşulları gibi iyileştirici düzenleme gerektiren alanlarda üç maymunu oynuyor.
Sinema sektörünün özellikle yapımcı ayağındaki meslek birlikleri bu kanun tasarısını esasen hararetli biçimde destekliyorlardı çünkü tasarı, Mars-Cem Yılmaz restleşmesine de konu olan promosyonları, işletmecinin bu konuda yapımcı ile anlaşması şartına bağlıyor, yani yapımcının promosyon gelirlerinden pay talep etmesi için elini kuvvetlendiriyordu. Çeşitli promosyon kampanyalarıyla biletle birlikte satılan patlamış mısır ve benzeri ürünlerin gelirlerinin neredeyse aniden böyle büyük ve sert bir “paylaşım savaşının” konusu olmasının sebebi ise, özellikle bu yıl yaşadığımız devalüasyonun da katkısıyla pek çok kalemde maliyetler artarken bilet fiyatlarının büyük ölçüde sabit tutulmuş olması. Yani işletmeciler, artan maliyetlerini bilet fiyatlarını arttırmayıp bu promosyon kampanyalarının da katkısıyla karşılamaya yönelirken, yine artan maliyetler karşısındaki yapımcılar da pay aldıkları bilet fiyatları, yani kendilerinin ana gelir kaynağı, artmayınca promosyonlardan da pay talep etmeye başlamış durumdalar.
Dolayısıyla Mars ile Cem Yılmaz ve diğer majör yapımcılar arasındaki mücadele, Mars’ın “tekel” konumuna ilişkin değildi, bu mücadeleyi “anti-tekel” bir mücadele olarak görmek zorlama olur. En azından sosyal medyada sıkça dile getirildiği ya da en azından ima edildiği için burada uzun uzadıya yinelemeye gerek yok, Cem Yılmaz ve diğer majör yapımcılar, zamanında Mars’ın işletme/dağıtım ayaklarında belirleyici konumda olmasından en fazla nemalanmış sinemacıların başında geliyorlar.
Komisyondan genel kurula inen teklife sabaha karşı genel kurulda yapılan bir dizi eklemeyle ise promosyonlar ve benzeri konularda anlayabildiğim kadarıyla biraz beklenmedik bir düzenleme yasalaşıverdi: Promosyonlar tamamen yasaklandı, bilet fiyatlarında indirim konusu ise yapımcılarla anlaşma şartına bağlandı. Yani örneğin öğrenci biletlerinde indirimli fiyat uygulaması, işletmecinin yapımcıyla anlaşması şartına bağlı artık! Satır aralarında veya perde arkasında şifresini henüz tam çözemediğim dolambaçlı bir başka durum yoksa (**); promosyonların tamamen yasaklanmasının ne yapımcıları ne de işletmecileri memnun edeceğini sanmıyorum. Konunun bu akçeli yönünü daha fazla uzatmak istemem, işaret etmek istediğim şu ki, bütün bunların acısını, bilet fiyatlarının artması ve/veya indirimlerin kesilmesi üzerinden izleyicinin çekmesi, yani filler tepişirken ezilen çimen konumuna izleyicinin düşürülmesi ihtimali var.
Bu arada açıkçası şunu da not etmek isterim ki, geçmişten, hatta yakın geçmişten dahi çok farklı olarak günümüzde artık filmlere internet üzerinden Netflix gibi platformlarda yasal ve kaliteli olarak erişimin söz konusu olduğu günümüz koşullarında, işletme ayağına vurun abalıya muamelesi yapmak sinemanın geleceği açısından pek akıllıca değil. Mars’ın işletme ve dağıtım ayaklarında entegrasyona gidip sektörde tek başına belirleyici oluşunun önüne geçilmesi ihtiyacı başka, az yukarıda değindiğim ve genelde ayırdında olunmayan diğer gerçek ise başka ve birbirine karıştırılmamalı.
Öte yandan yazımın en başında kaydettiğim üzere yeni kanun, eski kanunda da var olan sansür uygulamasını muhafaza ediyor ve sinema emekçilerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesine dair hiçbir düzenleme getirmiyor. Yapımcı / “eser sahibi” ağırlıklı meslek birlikleri, işletmeciler karşısında ellerini güçlendireceği inancıyla tasarıya esasen büyük bir destek verirken bu konuları örneğin Oyuncular Sendikası gündeme getirmiş, Sinema Oyuncuları Meslek Birliği temsilcisi de komisyon görüşmeleri esnasında benzer itirazları dile getirmişti. Sonuçta Sinema Oyuncuları Meslek Birliği ile yapımcı / “eser sahibi” meslek birlikleri, sinema sektörü meslek birlikleri olarak ortak bir metin hazırlayarak iki maddede değişiklik talep etmişlerdi. Bunlardan birincisi, sansür maddesinin yasadan çıkarılması, diğeri ise Destekleme Kurullarında sektörün kendi seçtiği temsilcilerini bakanlığın atadığı üyeler karşısında azınlığa düşüren yeni düzenlemeden vazgeçilmesiydi. İkinci konuda iktidar kısmi olarak geri adım attı ve kurulun bileşimini eşitledi. Diğer konu, sansür konusu ise iktidar için olmazsa olmazdı ve genel kurul görüşmelerinde iki muhalefet partisinin bu konuda ayrı ayrı verdiği benzer iki önerge de reddedildi.
Sonuçta Türkiye sineması önümüzdeki döneme, majör yapımcılarla majör işletmeci arasındaki güç savaşının alacağı biçim ve bunun öngörülmesi kolay olmayan sonuçları bir yana, sansür belasının devam ettiği, destekleme kurullarında sektör çoğunluğunun yerini bakanlık temsilcileriyle eşit düzeye bıraktığı, sinema emekçilerinin çalışma koşullarının düzeltilmesine dair hiçbir adımın atılmadığı bir mevzuatla giriyor. Gerisi boş laf değil ama bunlar başlı başına birer mücadele başlığı olarak ortada duruyorlar ve bu mücadelenin yükünü yalnızca oyuncu örgütlerinin ve diğer birkaç duyarlı sinemacının üstlenmesi yeterli değil. Sinemamızın ağır topları dahil tüm bileşenlerinin tüm ağırlıklarıyla topa girmeleri gerek.
(*) Reklamların 10 dakikayla sınırlandırılması pek çok sinemaseveri sevindirecek bir husus olsa da ayrıca fragmanların süresinin de 5 dakikayla sınırlandırılmasını akıllara ziyan bir uygulama olarak görüyorum şahsen. Filmden önce tektaş yüzük, tatil, araba veya iskender pide, kola, vs reklamlarına maruz kalmak başka, gelecek program filmlerin tanıtımlarını izlemek ise bambaşka deneyimlerdir.
(**) Bu son dakika değişikliği, Mars’ın promosyonları yapımcıyla anlaşma şartına bağlayan kanun teklifine karşı dile getirdiği, o durumda biz de yalnızca promosyonlarda bizim koşullarımızı kabul eden yapımcılarla çalışırız minvalindeki restine karşı reaksiyon olarak geliştirilmiş olabilir belki.