Sinema bilet indirimleri iptali ve majör yapımcılarla majör işletmeci arasında ezilen izleyiciler
Türkiye’de sinemaseverler geçen Pazartesi günü ülkemizin en büyük sinema salonları zinciri Mars gruba bağlı salonlarda öğrenci indirimi dahil tüm indirimlerin kalkmış olduğunu öğrenerek büyük bir şok yaşadılar.
Geçen hafta bu köşede bu dramatik gelişmeden iki gün önce yayınlanan yazımda yılın ilk altı ayında yerli filmlerin biletli izleyici sayısının geçen yılın aynı dönemine kıyasla neredeyse yarı yarıya azalarak son on yılın en düşük seviyesine gerilediğini kaydetmiş ve bu gerilemenin olası sebeplerinin başında, yeni sinema yasasının promosyonlar ve indirimlerle ilgili hükümlerinin Temmuz’dan itibaren yürürlüğe girecek olması dolayısıyla iki majör yapımcının bu yılki filmlerinin vizyonunu yılın ikinci yarısına ertelemiş ve bir diğerinin ise filmini vizyondayken çevrimiçi bir platformda da izlenmeye açmış olmasının görülebileceğini ifade etmiştim. Aynı yazıda ayrıca yılın ikinci yarısında bu gerilemenin telafi edilip edilemeyeceğine veya ne ölçüde telafi edilebileceğine dair projeksiyonları karmaşıklaştıran bir faktör olarak ise “sinema yasasının promosyonlara ve reklam sürelerine dair hükümlerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte bu kez sektörün bu uygulamalar sonucu gelir kaybı yaşayacak işletme ayağının bilet fiyatlarına zam yapma olasılığını” anarak bu olası zammın, gerçekleşmesi durumunda sinemaya gitme alışkanlığını ne ölçüde etkileyebileceğinin önemli olacağını kaydetmiştim. Görünen o ki yeni yasanın tartışmalı hükümleri yürürlüğe girer girmez henüz/şimdilik bilet fiyatlarında doğrudan bir zam yerine indirimlerin iptaliyle dolaylı ve kısmi bir artış gerçekleşmiş durumda.
Öncelikle yanlış algılara yol açmamak için şunu not etmekte yarar var ki bu indirim iptalleri uygulaması ülkedeki sinema salonlarının tamamında söz konusu değil, örneğin “bağımsız” konumdaki İstanbul’un Beyoğlu ve Ankara’nın Büyülü Fener sinemaları rutin indirimleri halen sürdürüyorlar. Öte yandan Mars grubundan gelen sinyaller de bir süre sonra indirimlere veya en azından indirimlerin bir bölümüne bir şekilde geri dönülebileceği şeklinde.
Konuyu mümkün mertebe açıklığa kavuşturma adına önce yeni yasanın ilgili hükmünü aynen alıntılayalım: “Sinema salonu işletmecileri, filmin yapımcısı ve varsa dağıtımcısı ile yapılacak sözleşme ile belirlenecek indirimli bilet fiyatlandırmaları hariç olmak üzere sinema biletini içeren abonelik, promosyon, kampanya ve toplu satış faaliyetleri gerçekleştiremez.” Görüldüğü üzere konu “patlamış mısır” promosyonlarından ibaret değil; majör yapımcıların lobi faaliyetleri ile ve salt onların çıkarlarını gözeterek hazırlanan yasa örneğin, belirli bir periyotta yedi bilet satın alan izleyicinin bu alımlarının bir karta işlenmesi ile satın alacağı sekizinci biletin ücretsiz olması gibi izleyici yararına ve izleyicileri sinemaya gitmeye teşvik eden pek çok rasyonel uygulamayı da iptal ettiği gibi indirimli bilet uygulamalarını da yapımcı/dağıtımcı ile bu konuda sözleşme yapılması şartına bağlıyor (*).
Bu durumda sinema salonlarının önündeki seçenekler gerçekten de kendi salonlarında filmleri gösterilen aklı başında yapımcıların/dağıtımcıların öğrenci indirimi ve benzeri gelenekselleşmiş indirimlere kanuni yollara başvurarak itiraz edecek kadar alçalmayacaklarına ‘güvenmek’, ya da bu bağlamda yapımcı/dağıtımcılarla tek tek sözleşmeler imzalayarak kendilerini ‘sağlama almak’ ve bu gerçekleşinceye dek indirimleri durdurmak, ya da bu süreçle hiç uğraşmayarak indirimlerden temelli vazgeçmek olarak görünüyor. Tabii herhangi bir işletmecinin bu indirimleri iptal etmek için, üstelik bu konuda topu yapımcılara atmaya olanak sağlayan yeni yasayı ‘bahane/vesile’ olarak kullanması olasılığı da göz ardı edilemez ama yerleşik, geleneksel indirimlerin iptalinin, hele çevrimiçi film izleme platformlarının yaygınlaştığı bir ortamda, sinemaya gitme alışkanlığına getirebileceği zarar ışığında uzun vadeli düşünebilen bir işletmecinin buna tenezzül etmesi bana çok yüksek bir olasılık gibi gelmiyor.
Uzun lafın kısası, sektörün tamamını dengeli biçimde gözetmeyen ve sektörün esas can damarı izleyicinin çıkarlarını göz ardı eden bir şekilde bir avuç majör yapımcının lobi faaliyetleri sonucu salt onların çıkarlarını kollama kaygısıyla hazırlanmış yeni yasanın şekillendirdiği sinema ortamının, sinemanın geleceği açısından büyük riskler taşıdığı her geçen gün daha net biçimde teyit ediliyor.
Majör yapımcıların zihniyetinin arka planında şayet bu bağlamda ‘biz yalnızca cebimize giren paraya bakarız, bizim cebimize giren parayı azaltıyorsa izleyiciyi sinemaya çekecek uygulamalar olmaz olsun, bu tavrımız sonucu sinemada film izleme olarak sinema zarar görürse de nasıl olsa çevrimiçi platformlar var, biz yine yolumuzu buluruz’ benzeri düşünceler varsa herkes için çok vahim günler yaklaşıyor olabilir. Netflix gibi çevrimiçi platformlar bugün için yapımcılara iştah kabartacak meblağlar, izleyicilere cazip kolaylıklar sağlıyor olabilir ama bunun sinemanın güçlü bir alternatif olarak mevcut olduğu bugün için geçerli olduğunu ve yapımcıların da izleyicilerin de çevrimiçi platformlara muhtaç olabileceği günlerde çevrimiçi platformların ne yapımcılara ne de izleyicilere böylesine cömert davranmayacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yok.
Ne yazık ki dağıtım/işletme/salon sahipliği ayaklarında entegrasyona gitmiş bir yapının tek başına belirleyici olduğu bir sinema ortamından, (zamanında filmlerini Mars’ın salonlarında Mars’ın dağıtımcılığı ile gösterime sokarak bu entegrasyondan en fazla nasiplenmiş olan!) bir avuç majör yapımcının sözünün geçer akçe olduğu bir sinema ortamına geçiş, Netflix’in tekel olduğu bir sinema ortamına geçiş ile sonuçlanabilir. Bu arada da, filler tepişirken çimenin ezildiği gibi, olan seyirciye oluyor.
(*) Haklı çıkmış olmayı istemezdim ama bu riske daha yeni yasa meclisten geçtikten hemen bir gün sonra bu köşede yayınlanan yazımda işaret etmiştim: “Öğrenci biletlerinde indirimli fiyat uygulaması, işletmecinin yapımcıyla anlaşması şartına bağlı artık!” https://ilerihaber.org/yazar/sabaha-karsi-iki-saatte-gecirilen-yeni-sinema-kanunu-92731.html