Sinemacıların kendilerini özgür hissettiği bir gece

Çarşamba akşamı düzenlediğimiz 48’inci SİYAD Ödül Töreni, bir anlamda Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu dönemin yansımalarının gözlemlenebileceği bir etkinlik olarak gerçekleşti. Bu kapalı görünen cümleden kastım törenimizin hem Türkiye’de sinema özelinde sanat camiasında vicdan sahibi, onurlu isimlerin mevcudiyetinin ve söyleyecek değerli sözlerinin olduğunun, hem de bunun ifade edileceği zeminleri yaratmanın gittikçe güçleştiğinin, bu alan etraftaki kuşatmanın darlaştığının yeni bir göstergesi oluşu. Yaratık (Alien, 1979) filminin afişlerinde “Uzayda kimse sizin çığlık attığınızı duyamaz” ibaresi yeralır. Karamsar bir açıdan bakılacak olursa, geçmiş SİYAD ödül törenlerinden farklı olarak Cemal Reşit Rey salonundan başka bir mekanda gerçekleşen ve de herhangi bir televizyon kanalından canlı yayınlanmayan törenimizin bu tanıtım cümlesini anımsattığı düşünelebilir. Ancak öte yandan Şişli Belediyesi Kent Kültür Merkezi’nde düzenlediğimiz ve internet mecrasındaki sinematek.tv kanalından canlı yayınlanan 48. SİYAD ödül töreni tüm zorluklara karşın kendimizi ortaya koyabildiğimiz zeminler sağlama olanağını da sergilemiş oldu. En İyi Film Ödülü’nü kazanan Abluka filminin yapımcılarından Enis Köstepen’in törenin kapanışına doğru kürsüden “Biz sinemacılar normalde en sık festivallerde biraraya geliyoruz ama hepiniz biliyorsunuz son birkaç senedir festivaller sansürün alanı haline gelmeye başladı. SİYAD’a böyle bize kendimizi tedirgin hissetmediğimiz ve özgür hissettiğimiz bir gece hazırladığı için teşekkür ediyoruz” demesi bizim açımızdan törenin amacına ulaştığını müjdeliyordu.

Nitekim ödülleri açıklayan ve takdim edenlerden ödül kazananlara dek herkes kürsüde arzu ettikleri takdirde kendilerini özgürce ifade edebilmişti. Ancak Köstepen’in de ifade ettiği gibi “tedirgin hissetmeme ve özgür hissetme” durumu, yalnızca ve basitçe kürsüdeki hitaplara müdahale edilmeyeceğinin bilincinden kaynaklanmıyordu ve 48’inci törenimizi her açıdan farklı bir yaklaşımın kendini göstereceği, hissettireceği bir etkinlik gerçekleştirme perspektifiyle tasarlamıştık. Emek ödülünün Emek sineması emekçilerine verilmesi ve Onur ödüllerinin yalnızca “yaşam boyu başarı” ölçütünde değil “onurlu duruş” vurgusuyla belirlenmesi ve ayrıca belgesel ve kısa film mecralarından isimlerin de kapsama alanına alınmasından ödül takdim edecek isimlere sinema sektöründe faal sendika başkanlarının da dahil edilmesine dek pek çok noktada perspektifimiz “şaşaalı” bir tören değil farklı bir duyarlılığın yansıtılacağı bir tören hazırlamaktı. Törendeki ‘süprizlerimizden’ 1961 Saraçhane mitinginde çekilmiş ve kayıp bir kısa filmin ham çekim görüntülerinden bir seçkinin Baba Zula’nın kurucularından Murat Ertel’in doğaçlama müziği eşliğinde gösterilmesi ve Metin Erksan’ın sıradışı Hamlet uyarlaması İntikam Meleği’nde (“Kadın Hamlet”) Shakespeare’in ölümsüz “varolmak...” tiradının okunduğu mizanseni Tülin Özen’in canlı bir performansla sergilemesi de hep böylesi bir duyarlılığı yansıtma amacı taşıyordu.

Özen’in ağzından tekrar haykırıldığı üzere sözkonusu tirad,  “insan düşüncesi zorbalığa katlanmalı mı, yoksa direnmeli mi?” gibi tam da günümüze denk düşen replikler içeren bir tiraddır ve 48. SİYAD Ödül Töreni’ni düzenleyenler, destekleyenler, katkı koyanlar ve katılanlar bu soruya doğal yanıtımız olarak “zorbalığa direneceğiz” demiş olduk.