Dün ülkemizde vizyona giren filmlerin kuşkusuz en kaydadeğer olanı işitme ve konuşma engelli öğrencilere eğitim veren bir okulun öğrencileri arasındaki şiddet ve fuhuş vakalarını perdeye getiren Kabile (Plemya, 2014). Tamamen işaret dilinde çekilmiş olan Ukrayna yapımı bu sarsıcı filmi daha önce !f Bağımsız Filmler Festivali’nde izleyici karşısına çıktığı dönemde İleri Haber’de kapsamlı olarak ele almıştık (*).
‘Başka Sinema’ zinciri üzerinden yalnızca üç salonda vizyona çıkabilen Kabile’nin ardından haftanın dikkate değer bir diğer filmi ise Disney/Pixar yapımı 3 boyutlu animasyon Ters Yüz (Inside Out). Dünya prömiyerini bu yıl Cannes Film Festivali’nde yarışmadışı olarak yapmış olan Ters Yüz Türkiye’de ABD ile aynı anda vizyona girdi. Ters Yüz, dişedokunur altmetinler içeren bir çocuk filmi olmanın dahi ötesinde, çocuklar kadar yetişkinlere de yönelik olarak hazırlandığı izlenimi veren, hatta muhtemelen çocuklardan daha fazla yetişkinlerin tat alabileceği, son derece kalburüstü, belki de ileride klasikler arasında anılabilecek bir animasyon.
Pixar, Hollywood’un önde gelen yapımcı-yönetmenlerinden George Lucas’ın film şirketinin bilgisayar temelli özel efekt departmanında çalışan bir grup teknisyenin 1986’da Lucas’tan ayrılarak bilgisayar devi Apple’ın kurucularından birinin mali desteğiyle oluşturdukları bir animasyon stüdyosu. Bilgisayar temelli canlandırma tekniklerinin geliştirilmesinin öncülüğünü yapan ve Disney’le ortak yapım olarak Oyuncak Hikayesi (Toy Story, 1995) ve Kayıp Balık Nemo (Finding Nemo, 2003) gibi ticari açıdan son derece başarılı bir dizi uzun metraj bilgisayar temelli canlandırma filmi üreten Pixar 2006’da Disney tarafından satın alınmış ancak marka değeri dolayısıyla Disney bünyesinde kendi adını koruyan özerk bir birim olarak günümüze dek gelmiş durumda.
Ters Yüz, insanların kmi temel duygularını, her bir bireyin benliğinde yaşayan beş farklı tipleme olarak karikatürize biçimde temsil ediyor: Neşe, Üzüntü, Öfke, Korku ve Tiksinti. Ve bireylerin hayatta karşılaştıkları durumlara verdikleri tepkilerin, bu duygu tiplemelerinin işbirliği veya bazen de tersine kendi aralarındaki koordinasyonsuzlukla yönlendirildiği şeklinde fantastik bir düzlem üzerinden anlatısını kuruyor. Filmin öyküsü ise, babasının yeni işi sebebiyle ailesiyle birlikte büyük kente taşınan ve dolayısıyla yeni bir okul başta olmak üzere yeni bir sosyal çevrede kendini istemeden bulan küçük bir kızın depresyona girmesi ve bu kızın benliğindeki Neşe’nin onu depresyondan çıkarma çabaları etrafında dönüyor. Bu süreç içinde izleyiciler olarak bizler de duygular arasındaki karmaşık ilişkilerin yanısıra anıların yine bu ilişkiler üzerinden muhafaza edilişine veya kaybedilişine, hatta bu arada rüyaların oluşmasına dair bir dizi yine fantastik temsile tanık oluyoruz. Kızın depresyona girişi her ne kadar benliğindeki Üzüntü’nün fevri davranışları üzerinden yaşanmış olsa da Neşe süreç içinde Üzüntü’nün de hayatta bir işlevi olduğunu ve Üzüntü’yü etkisiz kılarak dışlamaya çalışmak yerine zaman zaman onunla işbirliği yapmak gerektiğini farkediyor.
İlk bakışta insan davranışlarında aklın yoksayılması olarak algılanabilecek olan Ters Yüz’deki davranış modeline dair fantastik düzlem yine de duyguyu, duygusal saikleri dışlayan, aslen piyasa koşullarında ‘rasyonel’ seçimlerle hareket eden burjuva birey modelinin meşrulaştırılması için genelleştirilmesiyle, ‘evrenselleştirilmesiyle’ oluşturulmuş ve gerçek hayatta karşılığı olmayan bilim-dışı rasyonelist davranış modellemelerinden daha sahici, yine bilim-dışı olsa da.
(*) http://ilerihaber.org/kabile-son-yillarin-en-sarsici-filmi/10919/