Merhaba,
‘Uzaklardan’ isminde bir köşe ile, Türkiye'nin gündemine koşut, dünyanın dört bir yanından emek eksenli haber ve yorumlarla İleri Haber okurlarına sesleneceğim. Kendim de bir beyaz yaka işçisi olduğumdan bu alandaki gündemi daha da yakından ulaştırmayı umuyorum.
Pandemi günlerinin olağanüstü günlerinde, çalışanların sağlıklarını ve yaşamlarını korumak dışında en büyük endişeleri işlerini korumak. Normal şartlarda evden çalışma koşulları olmayan hizmet, perakende, bankacılık gibi iş kollarında, çalışanların haklarının korunarak yaşamlarının ön planda tutulması beklenir.
Almanya'dan başlayalım.
Eğer bir iş yerinde, bazı çalışanlarda enfeksiyon tespit edilmiş ve kesinleşmişse, ilgili işyeri kanunun gösterdiği çalışma koşullarını sağlayana kadar çalışanların maaşlarını ödemekle yükümlü. Eğer enfeksiyona kapılanların sayısı işyerinin çalışmasını engelleyecek kadar fazla ise veya üretimin yapılması için gereken malzeme salgın yüzünden sağlanamıyorsa işveren yine çalışanların haklarını ödemekle yükümlü.
Eğer enfeksiyona yakalanırsanız, iş yeri 6 hafta boyunca maaşınızı ödemekle yükümlü. Sonrasında sağlık sisteminin sağladığı fayda paketini alıyorsunuz.
ABD'de durum daha farklı. Tarihi ayrımcılık ile dolu olan ABD'de, özellikle siyahlar ve kadınlar salgından en zararlı çıkanlar oldu. Bu çalışanlar normal zamanda da temel haklara sahip değillerdi ve kanun koyucu durumlarını yeterince ele almıyordu. Temel endüstrilerde bulunan birçok düşük ücretli işçi için, mevcut iş kanunu özellikle çiğnenmiştir. Hastalanan insanların çoğunun fakir olması veya düşük maaş alması tesadüf değil.
Avrupa'daki işçiler, ABD'deki işçilerden çok daha zengin bir korumaya sahipler. Bu korumalar, sendikalar, iş konseyleri, sektörel pazarlık konseyleri, sağlam bir sosyal güvenlik ağı gibi hakları içerir. ABD'de durum burada çok daha sert. Bunu sadece Avrupa ve ABD'deki basit işsizlik ölçüsüne bakarak görebiliyoruz. Pandemi döneminde 40 milyondan fazla işçinin işsizlik sigortası yardımları için başvuruda bulunmuş olması inanılmaz bir rakam.
Örneğin, Almanya'da ve muhtemelen diğer Avrupa ülkelerinde, fast-food çalışanları için sektörel bir pazarlık tablosu yapıldı. Pandemide çok hızlı bir şekilde, hükümet, işverenler ve sendikalar arasında, bu işçilerin ücretlerinin yaklaşık yüzde 90'ını, en azından kapatma döneminin başlangıcında alacaklarına dair bir anlaşma oldu. ABD'de McDonald's işçileri bu haklar bir yana maske, eldiven almak için bir büyük mücadele verdiler.
Küba'ya göz atınca şunu görüyoruz; Küba'da her bir milyon insana karşılık pandemi kaynaklı 8 kişi ölürken, ABD'de her bir milyona karşılık 488 kişi öldü, yani yaklaşık 61 kat fazla! Pandemi sırasında Küba uluslararası uçuşları durdurarak, turizm endüstrisinin de durmasını göz önüne alarak bulaş riskini en aza indirdi. Yerleşkelerdeki bir blokta 5'ten fazla kişi de hastalık olduğunda, bu blok ve çevresindeki tüm bloklar karantina altına alındı. Küçük bir köyse, tüm köy karantinaya alindi. Etkilenen kişilere yiyecek, kişisel koruyucu ekipman, tıbbi malzeme ve ihtiyaç duyulan her şey devlet tarafından ulaştırıldı. Eğer hastalanan kişi büyük şehirde ise, kendilerinin ve ailelerinin güvenli bir şekilde yaşayabilecekleri karantina merkezlerine gittiler.
Küba'lı çalışanlar için toplam 36 işçi, maaş ve sosyal güvenlik önlemi uygulandı. Uzaktan çalışma özendirilmiş, bazı işçiler başka işlere atanmış, evde kalan, küçük çocuklarına ve büyüklerine bakan işçilerin yanı sıra sağlığı kötü olan veya başka bir işe atanamayanların maaşları garanti edilmiştir. 240 binden fazla kendi hesabına çalışan işçi vergilerini ödemekten muaf tutuldu, emekli maaşlarının ödenmesi sürdürüldü ve sosyal hizmet uzmanları, diğer eylemlerin yanı sıra muhtaç ailelere özel ilgi sağlamıştır.
Hal böyleyken, Türkiye’de çalışanların, daha da uzayacak olan bu pandemi şartlarında, işleri zor olacak.
Cüneyt Göksu'nun İleri Haber'de daha önce yayınlanan yazılarını okumak için tıklayınız:
- Salgın sonrasında iş hayatı ve çalışanları bekleyenler