Bu yıl oldukça iyi bir programla izleyici karşısına çıkan Filmekimi’nin Istanbul ayağı bugün son iki gününe giriyor. Filmekimi’nde Türkiye prömiyerlerini yapan filmlerin bir bölümünün Türkiye dağıtımcıları ve vizyon tarihleri belli ancak bazılarının vizyona girip girmeyecekleri şu aşamada kesin değil. Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan kazanan Venezuela yapımı Uzaktan (Desde Alla); ikinci gruptaki filmlerden. İleri yaşlardaki bir eşcinselin, kendisine ilk randevularında homofobik şiddet uygulayan genç bir erkeğe ısrarla iyi davranarak onunla dostane bir yakınlık kurmayı başarmasını ancak sonra bu ilişkinin beklenmedik şekilde sonuçlanmasını perdeye getiren bu film herşeyden önce duyguların, düşüncelerin ve durumların diyaloglar üzerinden değil mizansen ve oyunculuk üzerinden aktarıldığı arı bir sinemasal anlatımın mükemmel bir örneği. Öte yandan Uzaktan, kendi cinsel yönelimi ile aslında barışık olmayan bir birey portesinin de eşcinselliğe dair sinema içindeki belki de en çarpıcı örneğini sunuyor.
Filmekimi’nin diğer ağır topu olan Altın Palmiye’li Dheepan ise açıkçası Cannes’da nasıl olup da en büyük ödülü kazandığına dair soru işaretleri oluşturan ve hayalkırıklığı yaratan bir film olarak kendini gösterdi. Fransa’ya sığınan bir Sri Lanka’lının öyküsünü anlatan bu film belki Fransız sineması açısından belirli bir önem taşıyor olabilir ama uluslararası bir jürinin bu esasen vasat çalışmaya neden en büyük ödülü vermiş olduğunu anlamak zor. Cannes’da ana yarışmada Dheepan’ın rakiplerinin önemli bir bölümü Filmekimi’nde yeralıyorlar ve şu ana dek izleme olanağı bulduklarımın hepsi kesinlikle çok daha dikkate değer çalışmalardı. Bu bağlamda erkek egemen homofobik 1950’lerin ABD’sinde lezbiyenliğe dair gerçek bir vakadan esinlenmiş, dönemine göre radikal bir romanın uyarlaması olan Carol’ı özellikle anmak gerek; bekarlığın suç olduğu distopik bir toplumda geçen absürd kara mizah The Lobster da belki biraz derme çatma finaline karşın belleklerden silinmeyecek bir film.
Cannes ana yarışmadan Filmekimi programına alınan filmlerin çoğu, Dheepan, Carol ve The Lobster dahil önümüzdeki aylarda ülkemizde vizyona da girecekler ancak işten çıkarılan bir işçinin iş arama sürecini ve sonrasını perdeye getiren İnsanın Değeri (La loi du marché) ise ne yazık ki en azından henüz vizyon takvimlerinde görünmüyor, oysa İnsanın Değeri kapitalist emek süreçlerinin işçiyi nasıl aşağıladığını ve insanlıktan çıkardığını çok iyi teşhir eden bir film. Keza kendinden beklenenler doğrultusunda değil, kendi doğruları doğrultusunda davranmaktan yılmayan genç bir kadının öyküsünü perdeye getiren Paulina (La patota) da en azından henüz vizyon takvimlerinde yok; bu film ise Cannes’da Eleştirmenler Haftası bölümünde gösterilmiş ve bu bölümün en büyük ödülünü kazanmıştı.
Tanrı ile kızı ve Catherine Deneuve ile bir goril
Cannes’da yarışmadışı gösterilmiş olan Yeni Ahit (Le tout nouveau testament) ise Filmekimi’nin en büyük sürprizi ve, tabir caizse, bombasıydı. Absürd bir dinsel taşlama olan Belçika yapımı bu filmde Tanrı, bilgisayarından dünyadaki yaşamı düzenleyerek insanlar için çekilmez kılan aksi ve art-niyetli bir adam olarak tasvir ediliyor! Tanrı’nın küçük kızı ise babasına isyan ederek evinden kaçıp insanlar arasına karışarak yeni bir kutsal kitap oluşturmaya girişiyor ve babası da ona engel olmak için peşisıra geliyor. Yeni Ahit’te emektar oyuncu Catherine Deneuve’nin de bir gorille karı-koca hayatı yaşamaya başlayan bir kadını canlandırdığını ekleyelim... Özellikle bu filmi bilahare vizyonda da izleyebilip izleyemeyeceğimiz ise doğal olarak büyük bir merak konusu.
Filmekimi önümüzdeki haftalarda Türkiye’nin diğer bazı kentlerinde de izleyicilerle buluşacak.