Yeni Cennet: Bugünlerde anımsamaya değer bir bilim-kurgu filmi

Geçen haftaki yazımın girişinde yakın tarihli kimi filmlerini içinde bulunduğumuz yeni tip corona virüs salgını günlerinde çevrimiçi izlemeye açan yerli sinemacıları kaydetmiştim. Geçen hafta içinde ise Türkiyeli Kürt sinemacı Ali Kemal Çınar’ın da “ilk Kürt süper kahraman filmi” olarak ünlenen Genco’yu YouTube’da izlenmeye açtığını ekleyerek başlayayım bu haftaki yazıma.

Geçen hafta Steven Soderbergh’in günümüzdeki corona salgınıyla bir hayli benzerlik gösteren kurgusal bir salgın vakasını perdeye getirdiği Salgın (Contagion, 2011) filmine odaklanmış, ayrıca fantastik sinema mecrasındaki virütik salgın motifli zombi filmlerine değinmiştim. Bu hafta ise doğrudan virüs ya da salgın motifi içermese de, içinde bulunduğumuz salgın bağlamında gündeme gelen sağlık sistemi / sağlık hizmetleri - sınıfsal eşitsizlik ilişkisine bilim-kurgu sineması minvalinde eleştirel bir yaklaşım getiren ana akım bir filmi, Yeni Cennet’i (Elysium, 2013) anımsatmak istiyorum.

Yeni Cennet, yine toplumsal-eleştirel bir bilim-kurgu olan Yasak Bölge 9 (District 9, 2009) ile dikkat çekmiş olan senarist-yönetmen Neill Blomkamp’ın ikinci uzun metraj çalışması. Alışılmış uzaylı istilası filmlerine taban tabana zıt bir bilim-kurgu olarak dünyaya sığınmak zorunda kalmış perişan uzaylılar etrafında dönen bir konuya sahip olan Yasak Bölge 9, yabancı düşmanlığı, ırkçılık, göçmenlerin sorunları ve yoksulluğa dair metaforlar içeren bir anlatıya sahipti.

Yeni Cennet’in orjinal İngilizce adı olan ‘Elysium’, Yunan mitolojisinde tanrıların gözdesi olan ayrıcalıklı ölümlülerin iskan edildikleri cennetin adıdır. Konusu 21’inci yüzyılda geçen bu filmde ise, varlıklıların taşınmış olduğu ve ayrıcalıklı bir yaşam sürdürdükleri bir uzay istasyonunun adı. Bu zümrenin elindeki en dikkat çekici olanaklardan biri ise, neredeyse her türlü hastalığı ve yaralanmayı tedavi etme kapasitesine sahip ileri teknolojik donanımı tekellerine almış olmaları. Öte yandan Dünyada, verimi arttırma adına güvenliksiz koşullarda çalışmaya zorlanan bir işçi, bir iş kazasında radyasyona maruz kalınca ne yapıp edip Elysium’a gitmeyi kafasına koyuyor. Bu konu özetinden de anlaşılacağı üzere filmin öyküsü, mutlu azınlığın tekelindeki tıbbi olanakların yoksullara da sunulması gereğini ön plana çıkaran bir minvalde ilerliyor.

Bir Amerikan yapımı olan Yeni Cennet, yapım ülkesinin kendi bağlamı içinde değerlendirildiğinde sağlık hizmetlerinin esasen özel sigortalar üzerinden karşılandığı ABD’deki sağlık sisteminin fantastik sinema kalıpları içinde bir eleştirisi ve reform talebi olarak görünüyor.

Günümüzde içinde bulunduğumuz salgına gelirsek, ilk bakışta kimi ünlülerin ve bu arada bazı devlet yetkililerinin corona virüsüne yakalanmalarının medyada haber oluşlarından hareketle salgından “kimsenin muaf olmadığı”, dolayısıyla Yeni Cennet’teki gibi distopik temsillerin gerçekte karşılığı olmadığı yanılsaması oluşabilir. Oysa gerçek “büyük resmi” görmek için ana akım medyada haber olanlara değil, ana akım medyada haber olamayanlara bakmak gerek. Geçimini sürdürebilmek, kirasını, faturalarını ödeyebilmek için “evde kalamayarak” her gün virüse yakalanma riskini istemeye istemeye göze almak pahasına toplu taşımayla işine gidip gelerek, toplu çalışma ortamlarında çalışmak durumunda olan milyonların varlığı, salgını sınıfsal eşitsizliklerin belirlediği parametrelerde yaşıyor oluşumuz gerçeğinin görünmeyen, gösterilmeyen yüzü.