Son iki haftadır bu köşede yeni sinema yasasına bağlı gelişmelerle paralel olarak sinema sektörümüzün içine girdiği güncel duruma ilişkin tespitler ve geleceğe dair olasılıklar üzerinde duruyorum. İki hafta önceki yazımda bu yılın ilk altı ayında yerli filmlerin izleyici sayısında yaşanan dramatik gerilemeye işaret etmiştim. Bu hafta ise o yazımda daha makro düzeyde ele aldığım bu tablo içinde bu kez “bağımsız” yerli filmlerin durumunu ortaya koymaya yöneleceğim.
Aslında bir miktar sorunlu bir kavram olduğu savunulabilirse de yerleşik kullanımda daha iyi bir kavramın yokluğunda kolaylık adına kullandığım “bağımsız” yerli yapımlardan kastım, majör yapımcıların yapımlarından farklı olarak daha düşük bütçelive vizyon süreçleri öncesi izleyicilerle ilk buluşmaları festival mecrasında gerçekleşen filmler.
Yerli sinemada izleyici sayıları parametresinde makro olarak net biçimde gözlemlenen gerileme, yerli sinemanın “bağımsızlar” ayağında da söz konusu. Bu yılın şu ana dek en çok seyirci çeken bağımsız yerli filmi, 80 salon gibi orta ölçekte dağıtımı gerçekleşmiş olmasına karşın 29,000 seyircide kalan Sibel. Geçen yıl (malum sebeplerle Ahlat Ağacı’nı istisna olarak bir yana bıraksak bile) 78 salonda gösterime girip 135,000 seyirci çeken Kelebekler’in, hatta 36 salonda gösterime girip 45,000 seyirciye ulaşan Daha’nın performanslarına yaklaşan bir film bu yıl henüz çıkmadı.
Ancak ilk altı aylık tablonun esas daha da vahim yönü ise Sibel hariç hiçbir bağımsız yerli yapımın izleyici sayısının bırakın 20,000’i, 10,000’i; 5,000’i bile bulamamış olması… Örneğin geçen yılın en iyi, en özgün yerli filmlerinden Kar’ın 5,000 izleyicide kalmış olması bir hayal kırıklığı iken bu yıl o rakam, yılın ilk altı ayı itibariyle neredeyse yüksek bir eşik (!) haline gelmiş durumda!
Kuşkusuz örneğin yeni kuşak sinemacılarımızın en önde gelenlerinden Emin Alper’in yeni filmi Kız Kardeşle rhenüz vizyona girmiş değil; Kız Kardeşler’in sonbaharda, üstelik UIP dağıtımıyla, yani umarız ki hak ettiği gibi tatmin edici bir ölçekte vizyona girmesi planlanıyor. Ankara Film Festivali’nde SİYAD jürisi olarak En İyi Film seçtiğimiz, genç sinemacı Serhat Karaaslan’ın ilk uzun metraj çalışması Görülmüştür de Başka Sinema zinciri üzerinden muhtemelen sınırlı ölçekte de olsa aynı dönemde vizyona girecek. Barış Atay’ın yeni filmi Aden’in de yıl sonuna doğru vizyona girmesi ihtimal dahilinde.Dolayısıyla örneğin bu filmlerin izleyiciden yılın ilk yarısındaki bağımsız yerli filmlerden daha fazla rağbet görmesi durumunda ilk altı aydaki aşırı karanlık tablonun yıl sonunda bir miktar ferahlayabilme olasılığı var. Ancak bu kısmi ferahlama gerçekleşse bile -ki gerçekleşeceğinin de bir garantisi yok- geri gelinecekönceki yıllardaki düzeyin zaten aslında olması gerekenden, ya da arzu edilenden diyelim, daha alt bir düzey olduğu unutulmamalı.