İngiltere'de enerji krizi ve 'Don't Pay (Ödeme)' Hareketi

İngiltere’de enerji faturalarında yaşanan bu artışa yanıt olarak "Ödeme" Hareketi başlatıldı. Bu hareket, kitlelere enerji faturalarını ödememek konusunda çağrı yapıyor. Yeterince sayıda birey enerji faturasını ödemez ise enerji şirketlerinin masaya oturarak enerji fiyatlarını ödenebilir seviyelere getirmek amacıyla kendileriyle birlikte çalışmak zorunda kalacaklarını bildiriyor. 1 Ekim'e kadar bir milyon birey harekete katılırsa 1 Ekim'den itibaren faturalarını ödemeyecekler.

İngiltere'de nisan ayından bu yana ciddiyeti giderek artan bir enerji krizi yaşanıyor. Gerçi bu kriz Almanya ve Fransa gibi Avrupa’da birçok ülkede görülmesine karşın, İngiltere’de yaşanan krizin günlük yaşamda etkileri özellikle dar gelirli kesimde yoğun bir şekilde hissediliyor. Ekim 2021 tarihinden Mart 2022 tarihine kadar İngiltere’de ortalama bir ailenin enerji faturası yılda yaklaşık 1300 sterlin idi. Nisan 2022 tarihinde "Tavan Fiyat" (Price Cap) değerinde yapılan değişiklik sonrası ağustos ayı itibarıyla ortalama bir evde yıllık enerji faturası ederi yılda 1970 sterline (ayda ortalama 170 sterlin) yükseldi. Bu miktar, ekim ayında yüzde 65 oranında yükselerek yılda 3500 sterlin olacak. 2023 Ocak ayında yıllık enerji faturası ederinin 4650 sterline çıkacağı öngörülüyor, yaklaşık ayda 400 sterlin. 

İngiltere’de yaşanan bu krize daha detaylı bakmadan önce "Tavan Fiyat" (Price Cap) uygulamasını biraz daha açmak konuyu daha iyi anlamak açısından yararlı olacaktır. 2017 yılında Theresa May Muhafazakar hükümeti tarafından ortaya atılan "Tavan Fiyat" uygulaması enerji şirketlerinin ortalama tüketiciye gereğinden fazla fatura kesmemesi amacıyla, tüketiciyi korumak üzere getirilmiş bir uygulama olup; tavan fiyat herhangi bir enerji şirketinin ortalama tüketiciye ödeteceği enerji faturasına maksimum yani tavan değer koyan bir uygulamadır. Bu uygulamayla birlikte enerji şirketleri, tüketiciye uygun fiyatlı elektrik, gaz sağlamak üzere rekabete girmiş ve sonuçta bu uygulama ile birkaç yıl olumlu sonuçlar edinilmiştir. Buna karşın son 1 - 2 yıl içinde aşağıda dile getirilen nedenlerden dolayı gaz, elektrik fiyatlarındaki aşırı yükselmeye bağlı olarak tavan fiyat da değişti ve sonuçta hemen hemen bütün şirketler tüketicilere elektrik ve gazı, tavan fiyat seviyesinde satmaya başladı ve ilk birkaç yılda varolan rekabet tamamen bitti. Söz konusu tavan fiyat, Birleşik Krallık’ta gaz ve elektrik market fiyatlarını düzenleyen OFGEM (Office of Gas and Electiricity Markets) kurumu tarafından her 3 ya da 6 aylık dönemler için belirlenir. Şöyle ki 1 Nisan 2022 - 30 Eylül 2022 döneminde OFGEM tarafından belirlenen tavan fiyat, yılda 1971 sterlin iken OFGEM 26 Ağustos tarihinde, bir sonraki 1 Ekim 2022 - 31 Aralık 2022 dönemi için tavan fiyatı yılda 3549 sterlin olarak belirlediğini açıkladı. Birleşik Krallık’ta ortalama bir eve giren yıllık gelirin yaklaşık 30.000 sterlin kadar olduğu düşünülürse bu gelirin önemli bir kısmının temel gereksinim olan elektrik ve gaza gideceği açıkça görülür.  

Avrupa’da ve özellikle İngiltere’de yaşadığımız enerji fiyatlarındaki aşırı yükselmenin temel nedeni olarak iki durumdan söz ediliyor: Birincisi, Covid pandemisinin bitmesini takiben genel olarak her sektörde gözlenen hareketlilik ve bununla birlikte gaz ve elektriğe olan talebin birden belirgin ölçüde artması. Fiyat artışının ikinci nedeni ise Rusya’nın 2022 Şubat’ında Ukrayna’ya açtığı savaş takibinde Amerika, Avrupa Birliği ve İngiltere’nin Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar. Petrol ve gaz üretiminde dünya çapında önemli bir yeri olan Rusya’dan gaz ve petrol ithalatanın Batı ülkeleri tarafıdan aşamalı olarak azaltılmasına yanıt olarak, Rusya dışarıya verdiği gazın miktarını belirgin ölçüde azalttı. Sonuçta pandemi ve Ukrayna savaşı ile birlikte gaz ve petrol marketinde arz ve talep dengesi bozuldu, bu da enerji fiyatlarında yaşadığımız aşırı artış ile sonuçlandı. 

İngiltere’de enerji faturalarında yaşanan bu artışa yanıt olarak "Ödeme" Hareketi başlatıldı. (https://dontpay.uk/about/). Bu hareket, kitlelere enerji faturalarını ödememek konusunda çağrı yapıyor. Yeterince sayıda birey enerji faturasını ödemez ise enerji şirketlerinin masaya oturarak enerji fiyatlarını ödenebilir seviyelere getirmek amacıyla kendileriyle birlikte çalışmak zorunda kalacaklarını bildiriyor. 1 Ekim'e kadar bir milyon birey harekete katılırsa 1 Ekim'den itibaren faturalarını ödemeyecekler. Şu an için katılan kişi sayısı 188.000. Bunun benzeri ödemeyi reddetme durumları, geçmişte İngiltere’de yaşandı. 1980’li yılların sonunda 17 milyon kişi, Margaret Thatcher tarafından uygulmaya konan "Oy Vergisi"ni (Poll Tax) ödemeyi reddetti ve yaygın toplumsal hareketleri takiben Oy Vergisi 1992 yılında iptal edildi, yerine Belediye Vergisi dediğimiz (Council Tax) adlı bir vergi getirildi. 

Bu günlerde İngiltere’de farklı kesimlerden bireyler, 'Oy Vergisi protestolarına dönüş olacak mı?' şeklinde konuşuyorlar. OFGEM, kitleleri "Ödeme" Hareketi'ne katılmamak konusunda uyarıyor ve faturalarını ödememenin bireyleri tehlikeli düzeyde borçlara itebileceğin ve kredi skorlarını düşüreceğini; dolayısıyla ileride ev, araba alma gibi konularda bankalardan parasal destek almakta zorlanacakları gibi bir takım nedenler ileri sürerek harekete katılmamaları konusunda uyarıda bulunuyor. İnsanlar bu kış evlerini ısıtamayacaklar, yüzde 10’un üzerine çıkan enflasyon ve yaşam standartlarının giderek zorlaşması gibi nedenlerden dolayı doğal olarak insanların şu an için önceliği bankadan kredi almak değil evlerini ısıtmak ve ay sonunu getriebilmek. Bu nedenle OFGEM uyarıları ne kadar dikkate alınacak göreceğiz. Yaşadığımız fiyat artışları herkesi etkiliyor, buna karşın düşük gelirli aileler ve engelli bireyler bu durumdan en çok etkilenen kesimler. İngiletere’de yaşayan engelli bireylerin yarısından fazlası yaşam koşullarındaki zorluklardan dolayı Danışma Büroları'na geliyor. Bu bile durumun bu kitleler için ne kadar vahim olduğunu göstermeye yetiyor. 

Bütün bunlar olurken SHELL, TOTAL, BP gibi enerji şirketleri rekor düzeyde kâr oranları ilan ediyorlar, BP yılın ikinci çeyreğinde yaklaşık 8,5 milyar dolar kâr ettiğini açıkladı. (https://www.bbc.com/turkce/articles/cpvwklzelygo). Mayıs 2022’de Boris Johnson hükümeti Ek Gelir Vergisi (Windfall Tax) uygulamasını başlattı. Bu uygulamaya göre petrol ve gaz şirketleri, mayıs ayı sonu itibarıyla elde ettikleri yüksek düzeyde kâr için fazladan yüzde 25 vergi ödemek durumunda kaldı. Yapılan hesaplamalara göre bu vergi uygulaması ile şu ana kadar 5 milyar sterline yakın bir meblağ kazanıldı. Ancak tüm enerji sektörünün vergilenmesi ile alınan toplam 5 milyar sterlin sadece BP’nin yılın ikinci çeyreğinde yaptığı kâr olan 8.5 milyar sterlinden daha az. Yani bu vergi ile kazanılan para çok düşük düzeyde. Enerji şirketlerinin yönetcileri, yeni enerji kaynaklarına ulaşabilmek ve bu enerji kaynaklarını güvende tutabilmek yani daha fazla petrol ve doğal gazı kaynaklarından çıkarabilmek için bu kâra ihtiyaçları olduğunu dile getiriyorlar. Bir diğer argümanları ise elde ettikleri bu kârları kullanarak rüzgar enerjisi ve güneş enerjsi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına daha fazla yatırım yapabilecekleri. Yani kendilerine uygulanan vergi oranı makul bir seviyede olmaz ise petrol, doğal gaz ve yeşil enerji üretme teşviklerinin azalacağını dile getiriyorlar. Yalnız burada bu şirketlerin yenilenebilir enerji kaynakları için elde ettikleri kârın çok ufak bir kesimini kullandıklarını unutmamak gerek; örneğin BP geçen 2022 yılının ilk yarısında elde ettiği kârın sadece yüzde 2,5’ini yeşil enerji kaynağına yatırım için kullandı. (https://www.channel4.com/news/energy-companies-investing-just-5-of-profits-in-renewables). Burada temel sorun, bu şirketlerin hisse sahiplerine karşı yükümlülükleri ve elde edilen kârların büyük bir kısmının hisse sahiplerine kazanç payı olarak geri dönmesi. 

Aslında basit olarak bir arz talep dengesinin bozulmasına bağlı olarak yaşadığımız bu sorunu ve takibinde yaşadığımız ekonomik sıkıntıları azaltmanın önemli bir yolu, ülkeye doğal gaz ve petrol girşini artırmak. Bu konuda şirketlerin herhangi bir teşviki yok keza onlar için enerji fiyatlarının yüksek olması doğal olarak daha fazla kâr etmeleri ile sonuçlanıyor. Yani aslında Rusya-Ukrayna savaşı ve Covid pandemisine ek olarak bu yaşadığımız enerji krizinin bir diğer önemli nedeni de şirketlerin aç gözlülüğü ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yeterli düzeyde yatırım yapmamaları. Bütün bunlar olurken geçen hafta, Rusya’nın Avrupa ve İngiltere’ye ihraç ettiği doğal gaz miktarını en düşük düzeye getirmesi ile aynı anda; Finlandiya ile sınırında bulunan bir doğal gaz tesisinde günde yaklaşık 10 milyon dolar ederinde doğal gaz yaktığı haberleri çıktı. Kapitalizmin alışılagelen tipik senaryosu, bir yanda insanlar açlıktan ölürken diğer tarafta geceliği milyon dolar otellerde yaşanan eğlenceler; bir yanda insanlar ısınmak için tüm günlerini kahvelerde geçirirken diğer taraftan milyonlaca metreküp doğal gazın israf edilmesi.

Bu durumun daha ne kadar kötüye gideceğini bilmiyoruz. Önümüz kış ve 3 gün önce Liz Truss, Boris Johnson’u takiben Başbakan olarak görevine başladı. Truss liderliğinde Muhafazakar hükümetin yaşadığımız bu krize nasıl bir yanıt vereceğini merakla bekliyoruz. Önemli bir çıkış yolu, şirketleri, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak konusunda daha fazla zorlamak. Hükümetin bu konuda güçlü bir motivasyonunun olması doğal enerji kaynaklarına geçiş sürecini daha da hızlandıracak ve bu şekilde Rusya, Suudi Arabistan gibi ülkelere bağımlılığı azaltacak. Aksi takdirde insanlar evlerini ısıtamazken, bu şirketler kârlarını artırmaya devam ettiği sürece 1980’li yıllarda yaşanan kitle hareketinin bir tekrarı 2022 yılında yaşanacaktır.