Krupskaya’nın eşi ve Vasili, Yakov, Artyom’un babaları ile benzer düşünme zamanı…
"Müzik özelinde bu salgın süreci boyunca zor günler yaşadık. Daha zor günler kapıda gibi duruyor. Salgın yetmedi, bütün ülke çapında emekçilere, muhaliflere uygulanan baskı politikaları, gittikçe artan gericilik, yobazlık bu zorluğu daha da katmerlendiriyor. Ama diğer yanda barış isteyen, özgürlük isteyen, daha hakkaniyetli ve düzgün bir dünyada yaşamak isteyen, sokaklarda dans etmek isteyen, şarkı söylemek isteyen insanlar var ve sayıları hiç de az değil..."
"Yemin töreni 101 pare top atışlarıyla bitti ve bu defa ekranda, yollarına saçılan güller eşliğinde Mercedes marka otomobille kalabalığın arasından geçen nam-ı diğer “Başkan” görüldü. Erdoğan gül kokulu sokaklardan sarayındaki şatafatlı kokteyle giderken, Mısra Öz gül kokulu evladının parçalanmış haldeki cansız bedeni başında gözyaşı döküyor, Melih Kurtuluş da 6 aylık bebeği Beren’in tabutunu kucağında sımsıkı tutuyordu. Akşam Saray’da yapılan başkanlık kokteyli menüsünde ise abı hayat vardı…"
Önceki yazılarda bu dönemin politik gençliğini şekillendiren tarihsel sürece odaklanmıştık. 12 Eylül sonrasındaki mücadele birikiminin bugüne aktardığı olumlu ve olumsuz mirasın Gezi İsyanı’yla nasıl şekil değiştirdiğini tartıştık, bunun sonucunda bir yenilgiden ve adı konmamış bir yeniden kuruluştan söz ettik. Kısa bir notla önceki yazılarda kullandığımız Milenyum Kuşağı adlandırmasını güncel tartışmalardaki Z Kuşağı’yla eş anlamlı kullandığımızı belirterek devam edelim.