"Ama biliyoruz ki tüm baskılara karşı Die Weltbühne’nler her koşulda var olacaktır. Die Weltbühne mi? Hitler Almanya’sında tüm tahrif ve saldırılar karşısında gerçeği aramaktan bir adım geri atmayan, manipüle edilmiş Alman halkını aydınlatmak için imkânsızlıklar ve zorluklar altında, ileri görüşlü bir tutum sergileyen dergi. Barış yanlısı, savaş karşıtı, Nazizm’in iktidar hırsına muhalif, felsefeye hâkim… Die Weltbühne!"
"Kapitalist rejimlerde, demokrasiye ancak yöneten sınıfı ve onların iktidarlarını tehdit etmediği müddetçe izin verilir. Bu çizgi aşıldığında, demokratik görüntü hızlıca yerle bir olur."
"Ancak 'işçi işçi olduğundan' ve onu ondan başkası kurtaramayacağından, bu sömürünün son dönemde rekabet ortamı içerisinde görmezden gelinmesine artık göz yummak istemeyen işçiler, farklı ülkelerde sendikalar kurmaya başladılar..."
"Anlaşılan nefret söylemi ile hedef gösterme bir hükmetme yöntemi olarak kullanılmakta. “vicdansız medya” gerçekleri söyleyen, demokrasiden yana olan kişileri hedef göstermeye, nefret söylemi üretip yaymaya devam etmektedir. Ancak hatırlayın,Sovyetler, Berlin’e girdiğinde Goebbels’in basını, halkı Almanların savaşı kazandığına inandırmaya çalışıyordu. Oysa 2 Mayıs 1945’te, Goebbels’in hayatını kaybettiği günden bir gün sonra, Berlin’in düştüğü gerçeğini şimdi Almanlarla birlikte bütün insanlık biliyor."
"Medyanın ve AKP’nin bir anda İnce’ye yönelen ilgisini anlayabilmek adına yaşanan sürece medya- mülkiyet yapısı bağlamında bir değerlendirme ile yaklaşılmalıdır. Bilindiği üzere sahiplik ve medyanın ekonomik kontrolü medya mesajlarının kontrolünü belirleyen ana faktördür. Unutmamalı ki kapitalist sistem içerisinde üretilen medya içerikleri bu sistemin devamını destekleyecek birer metadır..."
"En sonda söylenecek olanı burada ifade edecek olursak AKP’nin İstanbul Sözleşmesi’ni imzalarken de kadına, aileye, eşcinsellere bakışı bugünden farklı değildi. O nedenle “ne oldu da sözleşme yürürlüğe girdikten altı yıl sonra iptali konuşuluyor?” sorusu en iyi ihtimalle safça bir soru olarak kabul edilebilir. Değişen AKP değildir. Koşullardır. Yoksa AKP hep bildiğimiz AKP’dir..."
Aklım kaldı o sessiz, o utangaç ve en çok da suçlu gibi oturan gencecik gelinde… Düğününde bile mutlu görünmüyordu.
"Bugün neredeyse tüm mevzileri eline geçirmiş olan Emevi inançlı Osmanlıcılar bu noktaya bir anda gelmediler. Onlarca yıldır planlarını yaptılar, sistematik olarak çalıştılar; çok partili rejime geçiş sonrasında din sömürüsü ile oy kazanma uğraşında olan ve bugün demokrasi kahramanı ilan edilenlerin himayesi ve desteğiyle palazlandılar. Kazandıkları mevzileri yitirmeye, bulundukları konumdan geri çekilmeye hiç niyetleri olmayacak; son zamanlarda giderek arttırdıkları pervasızlıkları bunun önemli bir göstergesi..."